Araf Suresinin 56. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Araf suresinin 56. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Müslümanın tabiatla ve toplumla barışık olduğunu bildiren âyet; Araf suresinin 56. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da buyrulur:

وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًاۜ اِنَّ رَحْمَتَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ

Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a korkuyla ve ümitle dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır. (A‘râf, 7/56)

MÜSLÜMAN, TABİATLA VE TOPLUMLA BARIŞIKTIR

Bilgi:

Allah, istifademize sunduğu tabiatı en güzel şekilde yaratmış ve tabiat kanunlarıyla da koruma altına almıştır. Toplumsal yaşantımızla ilgili de belirleyici ilahî prensipler göndermiştir. İnsan olarak bizlerden hem tabiatla hem de birbirimizle ilişkilerimizde Allah’ın koyduğu ilkelere uymamız, tabiatın ve toplumun düzenini bozucu davranışlardan uzak durmamız istenmektedir. Ayrıca sahip olduğumuz nimetlerin farkında olarak O’na dua etme ve iyilerden olma çabası içinde olmamız beklenmektedir.

Mesaj:

  1. Tabiat ve toplum Allah’ın bize emanetidir. Onların tabii ve meşrû düzenini koruruz, bozmayız.
  2. İyi bir Müslüman aynı zamanda iyi bir insandır.

Kelime Dağarcığı:

Islah: Düzeltme, onarma.

İfsâd: Bozmak, bozgunculuk yapmak.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Çünkü O, aşırı gidenleri sevmez.
  2. Yeryüzü düzene konduktan sonra orada fitne fesat çıkarıp bozgunculuk yapmayın. Azâbından korkarak ve rahmetini umarak O’na dua edin. Hiç şüphesiz Allah’ın rahmeti, iyilik eden ve işini güzel yapanlara pek yakındır.

Dua, âdâbına riâyet ederek kulun ihtiyaçlarını Rabbinden istemesidir. Dua, mü’minin istinatgâhı ve kulluğun özüdür. Allah’ın huzuruna arzedilen bütün dualara icâbet olunur ve bunlar bir bir kabul edilir. Zira Rabbimiz: “Bana dua edin, size cevap vereyim” (Mü’min 40/60) buyurur. Ancak duanın kabul edilmesi için Allah Teâlâ’nın razı olacağı bir ihlas, samimiyet, gönül kırıklığı, tazarru ve niyaz halinde yapılmalıdır. Bağırıp çağırmak, emreder gibi istemek doğru değildir. Bu sebeple burada bize Rabbimize yalvara yakara, gizlice, için için, azabından korkarak ve rahmetini umarak dua etmemiz emredilmektedir. Bu hususta haddi aşanları Allah’ın sevmediği ihtarı yapılırken; güzel işler yapan, yaptığı işi güzel yapan, daima iyilik peşinde olan, her türlü bozgunculuktan uzak duran ihsan sahiplerinin Allah’ın rahmetine erecekleri müjdesi verilir.

Ebu Mûsâ el-Eş‘ârî’nin naklettiği şu hadise duada takınılması gereken edebi açıklar:

Biz Allah Resûlü (s.a.s.)’le beraber bir gazada bulunuyorduk. İnsanlar yüksek sesle tekbir getirmeye başladılar. Peygamberimiz:

“ Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz sağıra veya burada olmayana dua etmiyorsunuz. Bilakis siz işiten, bilen ve sizinle beraber olana dua ediyorsunuz” buyurdu.” (Buhârî, Tevhid 9; Müslim, Zikir 44-45)

  1. âyette geçen “Yeryüzü düzene konduktan sonra orada fitne fesat çıkarıp bozgunculuk yapmayın” yasağından şu mânaları anlamak mümkündür: Cenâb-ı Hak yeryüzünü yaratmış, düzenini tesis etmiş ve kullarının ihtiyaçlarını temin edecek bütün nimetleriyle onu insanoğlunun emrine âmâde kılmıştır. Ayrıca nasıl bir kulluk yapacaklarını bildirmek üzere peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bu nimetlerin Allah’ın razı olacağı şekilde kullanılması ve kurulan bu düzenin korunup devam ettirilmesi vazifesini de yine insana yüklemiştir. Bu vazifeyi başarıyla ifa edebilmek için “bozgunculuk yapmayın” şeklindeki ilâhî tâlimatı iyi anlamak ve gereğini tatbik etmek mecburiyeti vardır. Hülasa olarak ifade etmek gerekirse insana dünyadaki hiçbir düzenli şeyi bozmama emri verilmiştir. Bu bağlamda öldürme, yaralama, gasp ve hırsızlık gibi insana verilen zararlar; inkâr ve bid‘atlerle dine verilen za­rarlar; zina, livata, zina iftirası gibi insan onuruna, namusuna ve aileye verilen za­rarlar; sarhoş edici şeylerle akla verilen zararlar bu yasağın şumûlüne girmektedir. Çün­kü dünya hayatında insanlara ait beş temel hak ve menfaat konusu vardır: Can, mal, nesep, din ve akıl. İşte “Bozgunculuk yapmayın!” buyruğu bütün bu hak ve menfaatlerle bunların muhtevasına giren diğer şeylerin korunmasını gerektirir. Bunlar korunmadığı ve bunları korumak için gereken çalışmalar yapılmadığı takdirde dünya­da karışıklıkların çıkmasına ve düzenin bozulmasına engel olmak mümkün değildir.

O halde Rabbinizin kâinatta nasıl bir düzen içinde işlerini yönettiğini ibretle seyredip, siz de hayatınızı aynı düzen içinde devam ettirmeye çalışın ve âhiret gerçeğini aklınızdan çıkarmayın.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com