Araf Suresinin 58. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Araf suresinin 58. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? İmanın hoş ve yararlı; küfrün ise boş ve zararlı davranışların kaynağı olduğunu bildiren âyet; Araf suresinin 58. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da buyrulur:

وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِاِذْنِ رَبِّه۪ۚ وَالَّذ۪ي خَبُثَ لَا يَخْرُجُ اِلَّا نَكِدًاۜ كَذٰلِكَ نُصَرِّفُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ۟

Güzel memleketin bitkisi rabbinin izniyle (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız üründen başka bir şey çıkmaz. İşte biz şükreden bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz. (A‘râf, 7/58)

İMAN, HOŞ VE YARARLI; KÜFÜR BOŞ VE ZARARLI DAVRANIŞLARIN KAYNAĞIDIR

Bilgi:

Allah Teâlâ, vereceği mesajın daha iyi anlaşılması için bazen benzetme yolunu tercih eder. Ayette imanlı ve güzel ahlaklı insan, verimli toprağa; inançsız ve kötü ahlaklı insan da verimsiz toprağa benzetilmiştir. İmanı sayesinde güzel davranışlar sergileyenler, faydalı ürünler veren bereketli arazi gibidir. İnançsızlığı sebebiyle daima kötü davranışlar sergileyenler ise faydasız bitkiler çıkaran değersiz arazi gibidir.

Mesaj:

  1. Davranışlarımızdaki güzelliğin kaynağı kalbimizdeki imandır.
  2. İmansız ve kötü ahlaklı insanlardan boş ve zararlı davranışlar ortaya çıkar.

Kelime Dağarcığı:

Tayyib: İyi, güzel, temiz, hoş.

Habîs: Kötü, zararlı ve pis.

Şükür: Allah’ın nimetlerini dile getirip O’nu övmek.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Toprağı verimli güzel bir arazi, yağmuru görür görmez Rabbinin izniyle gür ve bereketli ürünler verir. Çorak ve verimsiz toprak ise, ne kadar yağmur yağarsa yağsın, faydasız bitkiden başka bir şey çıkmaz. Biz, şükredecek bir toplum için âyetleri böyle açıklıyoruz.

Toprağın durumu, kalite ve keyfiyetine göre elde edilebilecek sonuçlar farklılık arzeder. Bu sebeple âyet-i kerîmede verimli ve verimsiz iki arazinin durumu örnek verilir; bununla bir taraftan zahir mâna kastedilmekle birlikte, diğer taraftan hidâyeti kabul ve gereğince amel etme bakımından insanların iç dünyaları tasvir edilir. Şöyle ki:

Toprağı temiz ve bereketli, suyu tatlı olan bir arazi, Allah Teâlâ üzerine yağmuru indirdiği zaman ve vakti geldiğinde bütün mahsulatını en güzel şekilde ortaya çıkarır; faydalı ve hoş ürünler verir. Toprağı kıraç ve adi, suyu tuzlu olan bir arazi ise çok zor şartlarda az ve değersiz bir takım diken türü şeyler çıkarır. Bu ifade aynı zamanda bir darb-ı meseldir. Rabbimiz bununla mü’min ile kâfirin misalini verir: Rabbinin izniyle bereketli ürünler çıkaran güzel ve temiz toprak, ömrünü günahlardan uzak bir şekilde amel-i sâlihle dolduran mü’minin misalidir. Bereketsiz ve kötü toprak ise, hiçbir faydalı ameli olmayan kâfirin misalidir. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, VIII, 274-275)

Bu örneğe göre önceki âyetle birlikte bu âyetten şöyle bir mâna anlamak mümkün olabilir:

Peygamberler, dinî mânada ilâhî rahmetin müjdecisi ve yayıcılarıdır. Yüklenip getirdikleri şeriatler, ihtiva ettikleri ilâhî emir ve yasaklarla birlikte hayatın kendisiyle gerçekleştiği temiz suyla dolu ağır bulutlar gibidir. Kur’ân kalplerin âb-ı hayatı, onun öğrettiği din ve mârifet, ebedî bir hayat olan ilâhî rahmete ermenin en önemli vasıtasıdır. Bu ilâhî emirlere muhatap ve bunları yerine getirmekle sorumlu olan insanlar da yağmurun indiği yerler gibi iki kısımdır: Toprakların iyisi-kötüsü, verimlisi-verimsizi olduğu gibi insanların ve insan topluluklarının da iyisi ve kötüsü, mümini ve kâfiri vardır. İyileri, peygamberlerin davetinden istifade eder, ilâhî âyetler üzerinde tefekkür ederek onlardan ibret alır, iman eder, hayat bulur ve Allah’ın nimetlerine şükreder. Onların, gerçek hayat olan âhiret hayatını kazanmak için yaptıkları ibâdetler, hayırlı ameller, verimli toprağın çıkardığı güzel ürünler gibidir. Kâinatta ilâhî kudret akışları hâlinde cereyan eden bin bir türlü âyetlerin, ilâhî tanzim ve tasarrufların, peygamberler gönderme ve Kur’ân’ı indirmenin hikmeti de özellikle böyle güzel kulların bunlardan faydalanarak Rablerine şükranlarını arzetmelerini sağlamaktır. Çorak yer gibi kötü ve fena olan bedbahtlar ise Allah’ın nimetlerini ve rahmetini nankörlük ve küfür ile karşılarlar ve onlardan gereği gibi faydalanamazlar. Zorluk ve mahrûmiyet içinde felakete yuvarlanır giderler.

Resûlullah (s.a.s.) ise bu hakikati şöyle açıklamaktadır:

“Allah’ın benimle göndermiş olduğu hidâyet ve ilim, yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı yerin bir bölümü verimli bir topraktır: Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyip üstünde tutan çorak bir yerdir. Allah burada biriken sudan insanları faydalandırır. Hem kendileri içer, hem de hayvanlarını sular ve ziraatlarını o su sayesinde yaparlar. Yağmurun yağdığı bir yer daha vardır ki, düz ve hiçbir bitki bitmeyen kaypak arazidir. Ne su tutar, ne de ot bitirir. İşte bu, Allah’ın dininde anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidâyet ve ilim kendisine fayda veren, onu hem öğrenen hem öğreten kimse ile buna başını kaldırıp kulak vermeyen, Allah’ın benimle gönderdiği hidâyeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir.” (Buhârî, İlim 20; Müslim, Fezâil 15)

Nitekim sûrenin bundan sonraki âyetlerinde beyân edilecek olan peygamber kıssaları ve geçmiş milletlerin tarihi bu değişmez gerçeğin en büyük şâhitleri olarak karşımızda durmaktadır.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com