Araf Suresinin 71. Ayeti Ne Anlatıyor?
Araf suresinin 71. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Hz. Hud'un (as.) kavmiyle tartışmasını bildiren âyet; Araf suresinin 71. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Kur’an’da buyrulur:
قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌۜ اَتُجَادِلُونَن۪ي ف۪ٓي اَسْمَٓاءٍ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَا نَزَّلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ فَانْتَظِرُٓوا اِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِر۪ينَ
(Hûd dedi ki:) “Haklarında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz?” (A‘râf, 7/71)
TÜM PEYGAMBERLERİN ORTAK ÇAĞRISI; TEVHÎD İNANCI
Bilgi:
Diğer peygamberler gibi; Hûd peygamber de gönderildiği toplumu, tek olan Allah’a inanmaya ve O’nun dışındaki uydurma tanrıları terk etmeye çağırmıştı. Bu çağrının adı tevhîd inancı idi. Ancak Âd kavmi, Allah’a kulluğa çağıran Hûd -aleyhisselâm-’a iman edip uymak yerine, kendilerinin ve atalarının hiçbir delile dayanmaksızın uydurdukları sahte tanrılara sahip çıktılar. Daha da ileri giderek peygamberlerini eleştirip kınadılar ve onunla mücadeleye giriştiler.
Mesaj:
- Allah ve rasûlünün bildirmediği, temelsiz ve delilsiz hiçbir şeye inanmayız.
- İçinde yaşadığımız toplumun İslam’a aykırı düşünce ve davranış şekillerini körü körüne taklit etmeyiz.
Kelime Dağarcığı:
Delil: Yol gösteren, kılavuz, rehber, kanıt.
Mücâdele: Tartışma, çekişme, kavga etme.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Dediler ki: “Ya! Demek sen bize tek olan Allah’a kulluk edelim ve babalarımızın tapa geldikleri putları bırakalım diye geldin ha? Eğer doğru söylüyorsan, bizi tehdit edip durduğun o azabı getir de görelim!”
- Hûd şöyle dedi: “Artık gerçekten sizin başınıza Rabbinizden bir azap ve gazap inmesi kesinleşmiştir. Benimle, sizin ve atalarınızın uydurdup kendilerine ulûhiyet atfettiğiniz, fakat ilâh ve mabud olabileceklerine dair Allah’ın hiçbir delil indirmediği, indirmesi de mümkün olmayan birtakım boş isimlerden ibaret putlarınız hakkında mı tartışıyorsunuz? Madem öyle, bekleyin bakalım bu işin sonu ne olacak! Ben de sizinle beraber beklemekteyim!”
- Nihâyet onu ve beraberinde olanları katımızdan bir rahmet ile kurtardık; âyetlerimizi yalanlayıp iman etmemiş olanların ise kökünü kestik.
Bedbaht kavim, peygamberlerinin nasihatini dinleyip Allah’ın verdiği nimetlere şükredecekleri yerde, inat ve inkârda daha da ileri giderek Hz. Hûd’a hakâret etmeye başladılar. “Ya! Demek sen bize tek olan Allah’a kulluk edelim ve babalarımızın tapa geldikleri putları bırakalım diye geldin ha?” (A‘râf 7/70) diyerek onunla alay ettiler. Sonunda, kendilerini zaman zaman tehdit ettiği azabı başlarına getirmesini isteyecek kadar cür’etkâr bir tavır sergilediler. Bu tutum ve davranışları, üzerlerine ilâhî azabın inmesi hakkındaki hükmün kesinleşmesine sebep oldu. Hz. Hûd onlara bu acı gerçeği haber verdi. Son olarak onları tekrar sarsmak ve uyandırmak için, hiçbir fayda veya zarar vermeye güçleri yetmeyen, atalarının ve kendilerinin uydurdukları isimlerden başka bir anlam ifade etmeyen putlara tapmak suretiyle içinde bulundukları perişan durumu hatırlattı. Gerçek bir delile dayanmayan böyle asılsız bir meselede kendisiyle münakaşa etmelerinin ne kadar yersiz ve mânasız olduğunu izah etmeye çalıştı. Fakat ne çâre ki, artık onların söz dinleyecek halleri yoktu ve ilâhî azabın gelmesini beklemekten başka çare kalmadı. Nihayet beklenen azap, yedi gün sekiz gece durmadan esen, değdiği her şeyi kökünden söküp havaya uçuran, paramparça eden korkunç bir rüzgar halinde geldi. (bk. Hâkka 69/6-8; Ahkâf 46/24-25) Allah bu azapla, âyetlerini yalanlayan ve imana yanaşmayan Âd kavminin kökünü kesti, bir kişi sağ kalmayacak şekilde hepsini tamamen yok etti. Hz. Hûd ve ona inananları ise rahmetiyle kurtardı.
Dikkat edilmelidir ki, nübüvvet rütbesinden daha üstün bir rütbe, risâlet derecesinden daha yüksek bir derece yoktur. Buna rağmen Allah Teâlâ, hem Hz. Hûd’u hem de ona inananları rahmetiyle kurtardığını haber vermektedir. Bunun hikmeti, kurtuluşun yapılan ameller karşılığında hak edilmiş bir durum değil de, ancak Allah’ın fazlı ve rahmetiyle ulaşılacak hayırlı bir netice olduğunu bildirmektir. Buna göre kurtulan herkes ancak Cenâb-ı Hakk’ın lütf u keremi ile kurtulmuştur ve kurtulacaktır. (Kuşeyrî, Letâifu’l-işârât, I, 341)
- âyette helâk olmanın sebebinin Allah’ın âyetlerini yalanlama ve imansızlık olduğuna, kurtuluş yolunun ise Allah’ın âyetlerini doğrulama ve bunlara iman olduğuna dikkat çekilmektedir.
İnsanlığın yaşadığı bir başka ibretli misal de Semûd kavminin halidir.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com