Arakanlı Müslümanlar İçin Zamana Karşı Yarış

Bangladeş’e sığınan yüz binlerce Arakanlı Müslümanın acil insani ihtiyaçlarının karşılanması için Türkiye, Malezya ve Endonezya zamana karşı yarışıyor.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Myanmar’daki şiddet olaylarından kaçarak Bangladeş’e sığınan yüz binlerce Arakanlı Müslümanın (Rohingya) acil insani ihtiyaçlarının karşılanması için Türkiye, Malezya ve Endonezya’nın zamana karşı yarıştığını bildirdi.

Birleşmiş Milletlerin (BM) göç kuruluşu IOM’nin Sözcüsü Joel Millman, BM Cenevre Ofisi’nde yaptığı açıklamada, Arakan eyaletinde Müslümanların yanan köylerinden yükselen dumanların Cox’s Bazar bölgesinden açık şekilde görüldüğüne dikkat çekti.

GÖÇ DALGASI DEVAM EDİYOR

Bölgedeki geçici kamplara akın akın gelen sığınmacıların sayısının 400 bine dayandığını anımsatan Millman, önümüzdeki günlerde bu dalganın azalacağına dair de bir işaret görmediklerine vurgu yaptı.

Millman, geçici kamplara ulaşan Arakanlı sığınmacıların acil gıda, temiz su, sağlık ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması için ev sahibi Bangladeş’in yanı sıra Türkiye, Malezya ve Endonezya’nın zamana karşı yarıştığını duyurdu.

KAMPTA 240 BİN ÇOCUK VAR 

BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Sözcülerinden Marixie Mercado ise kampa ulaşan sığınmacı çocuk sayısını 36 bini 1 yaş altı olmak üzere 240 bin olarak açıkladı.

Mercado, ayrıca kamplarda 52 bin civarında hamile ve emzirme dönemindeki annenin olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.

“İhtiyaçlar sonsuz ve yaşanan acılar daha da derinleşiyor.” diyen Mercado, kampa gelen pek çok çocuğun da ebeveynlerinden kopmuş olduğuna işaret etti.

Basın toplantısında söz alan Dünya Sağlık Örgütü Sözcüsü Tarık Jasereviç de yarından itibaren kamplarda bulunan 6-15 yaş arasındaki 150 bin çocuk için kızamık ve çocuk felci aşısı kampanyası başlatacaklarını dile getirdi. UNICEF Sözcüsü Christophe Boulierac, kamplarda ailelerinden kopan çocuk sayısını bin 822 olarak tespit ettiklerini belirtmişti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.