Arakanlı Müslümanlar, Myanmar'dan Sonra Budist Arakan Ordusu'nun Tehdidi Altında

"Myanmar'ın askeri lideri General Min Aung Hlaing 2018'de bu meselenin (Arakanlı Müslümanlar) İkinci Dünya Savaşı'ndan beri tamamlanmamış bir iş olduğunu söyledi. Arakan Ordusu tamamlanmamış işi bitiriyor. Arakanlı Müslümanlar büyük tehdit altında"

Özgür Rohingya Koalisyonu kurucularından Nay San Lwin, 40 yıldır Myanmar ordusu tarafından zulme maruz kalan Arakanlı Müslümanların (Rohingyalar) şimdi de Budist milis grup Arakan Ordusu'nun saldırıları altında ezildiğini belirterek, güvenli bölge kurulması çağrısı yaptı.

Rohingya hakları aktivisti Lwin, AA muhabirine, Arakanlı Müslümanların, Budist Arakan Ordusu tarafından maruz kaldığı saldırıları değerlendirdi.

Lwin, Myanmar'ın Arakan eyaleti ve çevresinde 550 bin Arakanlı Müslümanın yaşadığını ve bu bölgelerin, Myanmar ordusunun varlığına rağmen, orduyla çatışma halinde olan Arakan Ordusu'nun kontrolü altında bulunduğunu kaydetti. Lwin, "Arakan Ordusu'nun Arakanlı Müslümanlara yönelik tutumu, Myanmar ordusundan farklı değil. Son birkaç ayda Arakan Ordusu, 2 bin 500'den fazla Arakanlı Müslümanı öldürdü." dedi.

Arakan Ordusu'nun baskı ve saldırıları sonucu Arakanlı Müslümanların tıpkı eskiden olduğu gibi bugün de öldürülme ve zulme maruz kalma korkusuyla Bangladeş'e sığınmak zorunda kaldığından bahseden Lwin, son birkaç ayda 30 binden fazla Rohingya'nın topraklarını terk etmek zorunda kaldığını aktardı.

Lwin, Arakan'da kalan Müslümanların ciddi tehdit altında olduğunu ve Arakan Ordusu'nun Arakanlı Müslümanları bitirme konusunda Myanmar ordusunun "yarım kalan işini" tamamladığını ifade ederek, "Myanmar'ın askeri lideri General Min Aung Hlaing 2018'de bu meselenin (Arakanlı Müslümanlar) İkinci Dünya Savaşı'ndan beri tamamlanmamış bir iş olduğunu söyledi. Arakan Ordusu tamamlanmamış işi bitiriyor. Arakanlı Müslümanlar büyük tehdit altında." diye konuştu.

"Güvenli bölge oluşturmak şu an için tek çözüm"

Nay San Lwin, Bangladeş'te 1,2 milyondan fazla Arakanlı Müslüman'ın mülteci olarak yaşadığını, ancak koşullarının son derece kötü olduğunu aktararak, Bangladeş’teki hükümet değişikliğiyle politikaların da değişebileceğini ve yeni geçici hükümetin "güvenli bölge" fikrini tartışmaya açtığını ifade etti.

Arakan Ordusu’nun, Arakanlı Müslümanların topraklarını kontrol etmeye devam ettiği sürece, Bangladeş'e sığınan mültecilerin geri dönüşünün mümkün olmadığını vurgulayan Lwin, Arakan'ın şu anda geri dönüş için uygun olmadığını ve bu nedenle kurulacak güvenli bir bölgenin tek çözüm olabileceğini söyledi.

Lwin, Budist Arakan Ordusu'nun, Myanmar ordusuna karşı savaşmaya başladığında Arakanlı Müslümanların temel insan haklarına saygı göstereceği yönünde vaatlerde bulunduğunu, ancak bu konuda Myanmar ordusundan farklı davranmadığını hatırlattı. Ayrıca Lwin, Arakan Ordusu'na yönelik uluslararası baskının, özellikle Çin gibi bu orduyla güçlü bağlara sahip ülkelerden gelecek baskının kritik önemde olduğunu dile getirdi.

"İnsani yardım göndermek yeterli değil"

Nay San Lwin, Bangladeş'teki geçici hükümetin başına başdanışman sıfatıyla getirilen Nobel ödüllü Muhammed Yunus'un önerdiği, uluslararası toplumun korunma ve güvenlik sorumluluğunu üstlendiği güvenli bölgenin uygulanabilir tek seçenek olduğunu ancak bunun yeterli olmadığını belirtti. Lwin, "Arakanlı Müslümanlar, Arakan Ordusu veya Myanmar ordusu yönetimi altında hiçbir zaman güvende olmayacak. Myanmar'daki genel durum ise her geçen gün daha da kötüleşiyor. Askeri rejim, ülke genelinde sivilleri öldürmeye devam ediyor." ifadesini kullandı.

Arakanlı Müslümanların nüfusunun azlığı nedeniyle yaşanan krizin uluslararası toplumun öncelikleri arasında üst sıralarda yer almadığını dile getiren Lwin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin sorunun çözümünde güçlü bir etkisi olabilecekken, uluslararası toplumun yalnızca insani yardım göndermekle yetindiğini belirtti.

Lwin, Gönderilen insani yardımlar için Arakanlı Müslümanların uluslararası topluma minnettar olduğunu ancak bunun yeterli olmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:

"Uluslararası toplum, insani yardımların ötesine geçerek daha büyük bir çözüm koalisyonu oluşturmalı. Bangladeş'i destekleyerek güvenli bir bölge oluşturulmasını sağlamalı. Ancak mevcut durumda sessizlik ve sadece insani yardımlarla yetinmek durumu daha da kötüleştiriyor. Myanmar ve Arakan Ordusu, dokunulmazlık duygusuyla suç işlemeye devam ediyor. Arakan Ordusu'nun ağustosta 200'den fazla Arakanlı Müslüman'ı öldürdüğü bir katliam gerçekleşti, ancak hiçbir ülke bu konuda açıklama yapmadı. Bu sessizlik, hem Arakan Ordusu'na hem de Myanmar ordusuna suç işleme özgürlüğü tanıyor."

UCM'den Myanmar askeri yönetim lideri General Min için tutuklama talebi

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han, 27 Kasım'da, Myanmar askeri yönetim lideri General Min Aung Hlaing hakkında, Arakanlı Müslümanlara (Rohingya) karşı işlediği suçlar nedeniyle tutuklama emri çıkarılmasını talep etti.

UCM Başsavcısı Han, Myanmar'daki askeri yönetimin lideri General Min hakkında, tutuklama emri çıkarılması için mahkemeye başvurdu.

Han’ın UCM sayfasından yayınlanan yazılı açıklamasında, tutuklama talebinin Arakanlı Müslümanlara karşı işlenen insanlığa karşı suçlardan olan sınır dışı etme ve zulüm suçları olduğu belirtildi.

Han, kapsamlı bir soruşturma sonucunda Min Aung Hlaing'in 25 Ağustos-31 Aralık 2017 tarihlerinde Arakanlı Müslümanlara yönelik sınır dışı etme ve zulüm suçlarından cezai sorumluluğu olduğuna dair makul gerekçeler bulunduğunu bildirdi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.