Arakanlı Müslümanların Osmanlı'ya Desteği

Arakanlı Müslümanların Osmanlı'ya desteği arşiv belgelerinde. Araştırmacı Yazar Gündüz, Osmanlı arşivlerinde söz konusu yardımlardan bahsedilen belgeye ulaştı.

Araştırmacı yazar Arif Emre Gündüz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Balkan Savaşlarında Arakanlı Müslümanların Osmanlı'ya yardım için seferber olduğu yönündeki açıklamalarının ardından, Osmanlı arşivlerinde söz konusu yardımlardan bahsedilen belgeye ulaştı.

Osmanlı arşivlerinde yaptığı araştırmalarla ilgili makaleler yazan Gündüz, Balkanlar Savaşlarında Arakanlıların Osmanlı'ya yardım ettiğine ilişkin açıklamalarının ardından söz konusu bilgiyi arşivlerde bulmak için yoğun bir şekilde çalıştığını belirtti.

Arakanlı Müslümanların aralarında yardım toplayarak Osmanlı'ya gönderdiğine ilişkin belgeyi tespit ettiğini dile getiren Gündüz, "Osmanlı arşivinde epey bir belge vardı. Myanmar'ın adı Osmanlı’da 'Burma' diye geçiyor. Tespit ettiğim belge, 1913 yılındaki ve o dönemki yardımlardan bahsediyor. Belki daha fazla belge vardır ama benim tespit edebildiğim bu." diye konuştu.

Belgede şunlar yazıyor: 1913'te muhtemelen Balkan Savaşlarında Osmanlı'da çok sayıda çocuğun yetim, kadının dul kalması nedeniyle Osmanlı'nın yardıma ihtiyacı olunca şu anki adıyla Myanmar olan Burma'daki Müslümanlar aralarında para topluyor.

Belgede şunlar yazıyor: 1913'te muhtemelen Balkan Savaşlarında Osmanlı'da çok sayıda çocuğun yetim, kadının dul kalması nedeniyle Osmanlı'nın yardıma ihtiyacı olunca şu anki adıyla Myanmar olan Burma'daki Müslümanlar aralarında para topluyor.

Belgenin, 9 Haziran 1913 tarihli olduğunu ve dönemin Dışişleri Bakanı Said Halim Paşa'nın imzasını taşıdığını söyleyen Gündüz, "Belgede şunlar yazıyor; 1913'te muhtemelen Balkan Savaşlarında Osmanlı'da çok sayıda çocuğun yetim, kadının dul kalması nedeniyle Osmanlı'nın yardıma ihtiyacı olunca şu anki adıyla Myanmar olan Burma'daki Müslümanlar aralarında para topluyor." ifadelerini kullandı.

O dönemde İngiliz sömürgesi olan Hindistan'ın bir eyaleti konumundaki Burma'da tüm Müslümanların tek bir millet gibi hareket ederek belgede ismi "Hilâl-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay)" olarak geçen bir topluluk oluşturduklarını bilgisini paylaşan Gündüz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu cemiyetin Molla Abdurrahman ve Abdurrahim diye iki reisi var. Osmanlı dul ve yetimleri için 220 İngiliz lirası ihtiva eden çeki Osmanlı'nın Rangoon (Yangon) Başkonsolosluğuna teslim ediyorlar. İstanbul'daki Maliye Nezaretinin hesabına bu paranın geçtiğini söyleyen Said Halim Paşa, 'Bunu buradan tahsil edip ben hususi olarak yetim ve dullar için bunu harcayacağım' diyor."

Belgede bahsedilen 220 İngiliz lirasından kastın 220 sterlin olduğu tahmininde bulunan Gündüz, "O zaman için bu çok iyi bir para." dedi.

"MÜSLÜMANLARI AÇLIĞA VE ÖLÜME TERK ETMEYİN"

Hindistan Müslümanlarının çıkardığı bir gazeteye ilan veren Arakanlı kardeşlerimiz, Balkan faciasını yaşayan ordumuza şu ifadelerle yardım çağrısı yapıyorlardı; 'Birçok yaralı Türk sahipsiz yatıyor, Müslümanları açlığa ve ölüme terk etmeyin.' Görüyor musunuz? Bir asır önce bizim açlığa ve ölüme terk edilmemize gönülleri rıza göstermeyen Arakanlı kardeşlerimizin bugün kendileri aynı durumdadır. Yokluk ve yoksulluk içinde yaşadıkları o günlerde kendi aralarında topladıkları 35 bin altını çeşitli yollarla bize gönderen bu kardeşlerimize tüm dünyanın yaptığı gibi biz sırtımızı dönemeyiz, bu da böyle bilinmeli." değerlendirmesinde bulunmuştu.

Myanmar ordusunun silahlı militanlarla mücadele gerekçesiyle Arakan eyaletinde devam eden saldırılarında 25 Ağustos'tan bu yana çok sayıda Arakanlı Müslüman hayatını kaybetti. Saldırılarda hedef alınan 60'tan fazla köyün onlarcası yakılırken, on binlerce Arakanlı Müslüman da can güvenliği nedeniyle bölgeden kaçmaya çalışıyor.

Siviller kara ve deniz yoluyla Myanmar'dan Bangladeş'e geçmeye gayret ediyor. BM, şu ana kadar 123 binden fazla Arakanlı Müslüman'ın Bangladeş'e geçtiğini bildiriyor ancak on binlercesinin sınır bölgesindeki bekleyişi de sürüyor.

Myanmar hükümetinin uluslararası kuruluşlara bölgeye giriş izni vermemesi nedeniyle ölü sayısı saptanamıyor. Arakanlı sivil toplum kuruluşları hayatını kaybeden sivillerin sayısının bini aştığını bildirirken, bazıları da bu sayının binlerce olduğunu iddia ediyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.