Hak dostları   (1505 içerik bulundu)

Mü'min, Gâfillerle Bir Araya Gelmemeli

Muhabbetle yaklaşılan sâ­lih kim­se­ler­den gö­nül­le­re hu­zur ve fe­rah­lık ak­set­ti­ği gi­bi, gâ­fil ve fâsık kim­se­ler­den de sıkıntı ve kas­vet ak­se­der

Zâlim ve Fâsıklardan Uzaklaşmak

Bir mü’min için Hak dostları ve sâlihlerle beraber ve hemhâl olabilmek, tâlihlerin en büyüklerindendir. Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, sâlihlerle ülfeti

İbadetler Zikirle Kıymet Kazanır

Ecdâdımız; “Hâfıza-yı beşer, nisyân ile mâlûldür.” demişlerdir. İnsanlığın nisyân ve gaflet illetine, yani unutma zaafı ve kasvet-i kalp hastalığına karşı, Allâ

Resulullah İle Beraber Olabilmek

Mü’min; âlim, ârif, sâlih ve sâdık kullarla beraberliğe büyük bir ehemmiyet vermeli ve bunun, mânevî varlığının en müstesnâ gıdâlarından biri olduğunu bilmelidi

Zikrederken, Dil İle Kalp Ahengi Sağlanmalı

Dilin zikri, kalbin zikriyle âhenk teşkil etmelidir. Aksi hâlde dil zikrederken, ruh başka yerlerde geziniyorsa; kalp, Allah ile değil de mâsivâ ile beraber ise

Bolluk Ânlarında Rabbimizi Ne Kadar Hatırlıyoruz?

Kullarına şah damarından daha yakın olduğunu bildiren Allâh’ı unutup da O’nu gönül âlemlerinde kaybedenler, hayatın en şaşkın yolcularıdır! 

"allah'ım Seni Zikredenlerin Meclisinden Bizi Ayırma!"

Zikir ehlini nîmet bilip onlarla ünsiyet etmek ve onların meclislerine devam edip zikir halkalarına iştirâk etmek, büyük bir saâdettir. Bunun aksine gâfillerin

Ehl-i Beyt'in İslam Kültüründeki Önemi Nedir?

Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, İslam kültüründe seyyidliğin yerini ve İslam tarihinde Ehl-i Beyt'e verilen önemi anlattı. Osman Nuri Topbaş Hocaefendi,

Tefekkür Bütün Hayırların Anahtarıdır

Tefekkür, zikir ve murâkabe ile hakîkate ulaşabilmek için, elde edilen bilgilerin tatbiki lâzımdır. İlâhî hakîkatler ve Kur’ân âyetleri üzerinde düşünen bir ins

Mecusîyi Hidayete Erdiren Diyalog

Kâmil bir mü’min, bütün mahlûkâta karşı müşfik ve mütebessim olur. Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sever ve sayar. İslâm’ı en güzel şekilde anlayarak onun güler

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.