hak dostları   (1501 içerik bulundu)

Kur'an-ı Kerim'de İnfak Kelimesi 200 Yerde Geçiyor!

Her ibâdetin gönle kazandırdığı apayrı güzellikler, fazîletler ve mânevî kazançlar vardır. İnsanoğlunun ham vasıftan kurtulup olgun bir mü’min olmasında bu mâne

Kalpler Ancak Allah'ı Anmakla Huzur Bulur

Mü’minin gönlü de kâmil bir îman muhabbetiyle dolduğunda, Rabb'inin ismi onda dâimî bir zikir hâline gelir. Zikir, onun için âdeta bir âb-ı hayat/can suyu olur.

Tarikatların Bozulma Sebepleri

Ebû’l-Hasan Harakānî Hazretleri buyurur: “İki kişinin dinde çıkardığı fitneyi, şeytan bile çıkaramaz: Dünya hırsına sahip âlim, İlimden mahrum ham sofu

Hilm Nedir?

Rabbimiz hilim sahibidir, kullarına son derece yumuşak davranır, kullarının hatâ ve kusurlarına karşı hemen gazaplanmak yerine büyük bir sabır ve tahammül göste

Musibetler Ceza mı Yoksa Mükafat mı?

Şahsına yapılan haksızlıkları âdeta “yok” hükmünde görerek en ufak bir kırgınlık duymadan affedebilmek; kalbî olgunluğun şâheseridir.

Sadakaları Allah Alır

Mü’min; “…Sen onları sîmâlarından tanırsın…” (el-Bakara, 273) âyetinin sırrına ererek, muhtâcın istemesine bile lüzum kalmadan, onun sıkıntısını sîmâsından anla

İyilik Edenlere Allâh’ın Rahmeti Çok Yakındır

İlâhî ahlâk ile ahlâklanmak isteyen bir mü’min, elindeki nîmetlerden muhtaçları da faydalandırmalıdır. Elinden, dilinden, hâlinden, kālinden, velhâsıl maddî-mân

Dünyâya İbret Gözüyle Nasıl Bakabiliriz?

Hayattaki her nîmet gibi mahrûmiyetlerin de ilâhî bir imtihan tecellîsi olduğunu, hatırımızdan çıkarmamalıyız. Şâyet Allah bir şeyi nasip etmemişse, bunu da gön

Bin Yıllık Hikmet Bu Kitapta

Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâcib tarafından 11. yüzyılda yazılmış, Türk dilinin, edebiyatının ve kültür tarihinin mühim kaynaklarından biridir. Karahanlılar’ın Hâ

Günahkârlara Karşı Nasıl Davranmalıyız?

Mahlûkâta Hâlık’ın merhamet nazarıyla bakabilen kâmil mü’minler, günahkâr bir insana bile -ne kadar günaha batmış olursa olsun- özündeki mükemmelliğe îtibâr ede

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.