hased   (386 içerik bulundu)

Fertleri ve Toplumları Yakan Musibet

Hased, fertlerden başlayarak kademe kademe bütün bir millete kadar yayılan, yakan, yıkan, kurutan bir felâket ve musîbet sebebidir. Mahvolan âileler, toplumlar

Mevlana Hazretlerinin Kıskançlık Kıssası

Hasetçi, hased ettiği kimseye karşı, kin, hâinlik, intikam, hîle, ayıplama ve kötüleme gibi aşağılık hisler içinde çırpınır durur. Fânî ömrünü hülyâlar ve kurun

Allah'a Karşı En Büyük Küstahlık

Hased, ilâhî nimetlerin bu sûretle tevzîine bir itiraz mânâsını taşır ki, bu da Allâh’a karşı en büyük küstahlıktır. Bu küstahlıktan da öte, ilâhî nimetlerin eş

Hakk Yolunda En Tehlikeli Geçit

Hazret-i Mevlânâ, “Hak yolunda yürürken…” ibâresiyle başlamak sûretiyle hasedin, müminde de bulunabileceğine işaret ediyor. Bu demektir ki, îmân sahibi olmak, “

İlâhî Gazaba Uğramanın Nedeni

İblisin, ilâhî gazaba dûçâr olmasının sebebi, Hazret-i Âdem’e karşı gururlanmak sûretiyle Rabbine baş kaldırması, böylece Cenâb-ı Hakkʼın kibriyâ sıfatına ortak

Sırrımızı Kime Açmalıyız?

Herhangi bir sırrı olanın, o sırrı taşıması bazen zorlaşır. Sırrını birisi ile paylaşmak ihtiyacı hisseder. Bunu da yardım talebi şeklinde açığa çıkarır. Sırrım

Affede Affede Af Olun!

İnsan başkalarını çokça affetmeli ki Allah da onu affetsin. Nitekim hepimizin, gerek Allâh’a, gerekse kullarına karşı işlenmiş, affedilmeyi bekleyen pek çok hat

Allah’a Âşık Olmanın Yedi Şartı

Bazı sâlikler bütün gayretlerini Üstâzlarının gözüne girmek, iltifatına nail olmak hususlarına harcarlar. Doğrudur. Bu çok güzel bir istektir; fakat bunun da bi

Hazret-i Yusuf'un (as) Firaseti

Mısır’a erzak almaya gelen kardeşleri, Hz. Yusuf tarafından misafir edildikten sonra, Yusuf peygamber öz kardeşi Bünyamin’i yanına çağırdı ve onunla özel ilgile

Toplumda Huzur ve Saadetin Şartı

Mevlâna Mesnevî'de “Harîslerin, yani Dünya’yı çok sevenlerin göz testileri hiç dolmaz. Sadef de kanaat edici olmayınca, içi inci ile dolmaz.” (c.1, 21) diyerek

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.