orhan gazi   (95 içerik bulundu)

Söz Sultanlarının Kelâmına Dikkat Kesilin!

Osmanlı Devleti birçok münevver ve mütefekkir sultan tarafından yönetildi. İşte sadece yaptığı fetihlerle değil, fikir ve düşünceleriyle de dünyaya nam salan ba

Osmanlı Devleti'nin Kuruluşunda Tasavvufun Rolü

Osmanlı tarihini yazmış olan yerli ve yabancı bütün müellifler, daha ziyâde zâhirî sebepler ve hâdiseler üzerinde dururlar. Ancak bu sebepler ve hâdiselerin bir

Marmara'da Görülmesi Gereken 7 Yer

Marmara Bölgesi'nin, İstanbul'un tarihi alanları dışında kalan ve en az onlar kadar önem arz eden yedi tarihi yeri sizler için derledik. İşte mutlaka görmeniz g

Cihangirlik Niyetiyle Harb Etmedi

Sultan 2. Murad Hân’ın kazandığı en parlak zafer 2. Kosova harbidir. Zira bu harp neticesinde haçlıların taarruz irâde ve kâbiliyeti tamamen kırılmış ve 150 sen

Efendimiz (s.a.v.)ʼin Servet Beyannâmesi

Osman Nûri Topbaş Hocaefendi Rasûlâllah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in servet beyannamesinde bulunduğu ânı ve tebliğin ehemmiyetini anlatıyor.

Namazlarda Kabe'yi Gören Osmanlı Sultanı

Murad Hüdavendigâr, büyük bir ahlâkî, irâdî ve idârî güce sahipti. Yaptıkları, dâhiyâne idi. Şer’î kânunları büyük bir titizlikle tatbik eder, geliştirip güçlen

Fethin Babası 1. Murad Han

Murad Hüdâvendigâr, yirmi dokuz sene süren hükümdarlığı müddetince zaferden zafere koştu. Mağlûbiyet yüzü görmedi. Babasından devraldığı küçük bir beyliği, kısa

Osmanlı'nın Yönünü Değiştiren Sultan

Osmanlı pâ­di­şahlarının üçüncüsü olan 1. Murad Han (1326-1389),  Anadolu'da sükûn ve huzuru kısa zamanda sağladıktan sonra istikametini Rumeli'ye çevirmiş ve H

Hayırlı Ümmet Olmanın Şartı Tebliğdir

Osman Nûri Topbaş Hocaefendi bu haftaki sohbetlerinde hayırlı ümmet olmanın şartlarından bahsediyor.

"faziletler Medeniyetinin Devamı Olmalıyız!"

Hakîkî müslüman, İslâmʼı şahsiyet ve karakteriyle temsil edebilen insandır. İslâm, dâimâ bir “şahsiyet” ister müʼminden. Dîni temsil edebilmek de ancak güzel bi

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.