Arı Ölümlerinde Artış Yaşanıyor

Uzmanlar, Türkiye genelinde önceki yıllarda yüzde 10-20 olan arı ölümlerinin bazı bölgelerde yüzde 70'lere kadar çıktığını bildirdi.

Uludağ Üniversitesi (UÜ) Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezi (AGAM) Müdürü Prof. Dr. İbrahim Çakmak, Türkiye genelinde önceki yıllarda yüzde 10-20 olan arı ölümlerinin bazı bölgelerde yüzde 70'lere kadar çıktığını bildirdi.

AMERİKA VE AVRUPA'DA DA ARTIYOR

Rektörlükten yapılan yazılı açıklamaya göre, Rektör Prof. Dr. Yusuf Ulcay ve yönetim kurulu üyeleri, AGAM yönetimi ile bir araya geldi.

Toplantıda, bölümde yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Çakmak, Amerika ve Avrupa'da son yıllarda artan arı ölüm oranlarına paralel şekilde Türkiye'de de yüksek boyutlarda arı ölümleri görülmeye başlandığını aktardı.

Çakmak, "Geçmiş yıllarda yüzde 10-20 olan arı ölümleri, Türkiye’nin bazı bölgelerinde yüzde 70'lere kadar çıktı" ifadesini kullandı.

ÖLÜMLER  HAKKINDA RESMİ VE BİLİMSEL BİR ARAŞTIRMA BULUNMUYOR

Giderek artan arı ölümleri için henüz resmi ve bilimsel olarak tamamlanmış bir araştırmanın bulunmadığına dikkati çeken Çakmak, şunları kaydetti:

"Dünya genelinde artan arı ölümleri, Türkiye'de de aynı paralelde artış gösteriyor. Ülkemizde henüz bilimsel bir araştırma tamamlanmış değil. Tahmini ve daha önceden kanıtlanmış bulgular mevcut. Örneğin tarımsal ilaçlar ve genel arı hastalıklarının ölümlere neden olduğunu biliyoruz ancak eskiden bu oran en fazla yüzde 20'ler bazında oluyordu. Şimdi ise Türkiye genelinde bazı bölgelerde temas kurduğumuz arıcılar yüzde 70'lere varan ölümler yaşadıklarını bizimle paylaştılar. Genel anlamda bir artış var ve bir an önce bu artışın nedenlerini öğrenmemiz gerekiyor. AGAM olarak araştırmaları başlattık. Kesin ölüm nedenlerini bulacak ve önüne geçmek için çalışmalar yürüteceğiz."

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.