Ârifin Alâmeti Nedir?
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri ârifin alâmetini anlatıyor.
Ârifler Sultânı Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri’ne:
“–Ârifin alâmeti nedir?” diye suâl edilince:
“–Allah Teâlâ’nın zikrine ara vermemesi,[1] O’nun hakkını îfâ etmekten yorulmaması ve O’ndan başkasıyla ünsiyet etmemesidir!” cevâbını vermiştir.[2]
Ona göre ârif, uykusunda bile Allah Teâlâ ile beraberdir, dâimâ rızâ-yı ilâhîyi tahsil etmenin gayreti içindedir. Mâsivâ ile meşgul olmaz, Allah Teâlâ’dan başkasını aramaz.[3]
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri, Hakk’a vuslat yolunun, uzun, engebeli, med-cezirlerle dolu olduğunu ve O’na vâsıl olmanın kolay olmadığını her fırsatta ifâde ederdi. Hakk’a erdiğini zannedenlerin, aslında henüz yolun başında olduklarını söyler ve kendisi için de; “Sayısız makâmı geride bıraktıktan sonra bile, hâlâ işin başlangıcında olup hakîkate eremediğimi gördüm!” buyururdu.[4]
[1] Zira Âl-i İmrân Sûresi’nin 191. âyet-i kerîmesinde beyân edildiği üzere Cenâb-ı Hak, mü’minlerin ayaktayken, otururken, yanları üzere yatarken, yani her hâlükârda zikir hâlinde olmalarını arzu etmektedir.
[2] Beyhakî, Şuab, II, 187.
[3] Kuşeyrî, a.g.e, s. 481.
[4] Attâr, Tezkire, s. 193.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Bâyezîd-i Bistâmî, Erkam Yayınları