Arnavutlar ve Boşnaklar Nasıl Müslüman Oldu?
İslamiyet Balkanlarda nasıl yayıldı? Arnavutlar ve Boşnakların Müslüman olma sebebi.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
“Hâl ile öğüt veren, kāl ile (sözle) öğüt verenden hayırlıdır.”
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- İslâm’ı tebliğe başladığı andan itibâren, ilâhî emir ve nehiylere en çok kendisi riâyet ederek, hakkın ve hayrın canlı bir numûnesi, İslâm şahsiyet ve karakterinin müşahhas bir misâli olmuştur. Yani söylediklerini evvelâ kendisi tatbik ederek insanlığa fiilî bir kıstas ve emsalsiz bir örnek şahsiyet olmuştur.
Dolayısıyla, insanlara hakkı, hayrı ve iyiliği tavsiye edip onları bâtıldan, şerden ve kötülüklerden sakındırma durumunda bulunanların; evvelâ kendilerinin dosdoğru bir istikâmet üzere olmaları elzemdir. Zira boş bardakla ikram olmaz.
ARNAVUTLAR VE BOŞNAKLARIN MÜSLÜMAN OLMA SEBEBİ
Ecdâdımız Osmanlı, fethettiği yerlere dâimâ Anadolu’nun temiz halkını götürmüştür ki, gayr-i müslim tebaa, onların hâl ve davranışlarında İslâm ahlâkının güzelliklerini bizzat müşâhede edebilsinler.
Hakîkaten 1. Murat Han Kosova’yı fethettikten sonra, onun ardından gelenler, Anadolu’nun fazîletli insanlarını oraya yerleştirmişlerdir. Onların nezih yaşayışlarına hayran olan Arnavutların yüzde doksanı Müslüman olmuştur.
Yine Fâtih Sultan Mehmed Han da İstanbul’un fethinden sonra Bosna’yı fethetmiş, o bölgeye gönül ehli, temiz Anadolu halkını iskân etmiş ve Boşnakların tamamı, hiçbir zorlama olmadan, tamamen İslâm’ın güzelliğini yaşayışlarında sergileyen bu insanlara meftûn olarak hidâyetle şereflenmişlerdir.
İSLAM’I EN GÜZEL ŞEKİLDE YAŞAMANIN ÖNEMİ
Velhâsıl; tebliğ, irşad, emr-i bi’l-mârûf, nehy-i ani’l-münker hizmetlerinin, hem kāl hem de hâl ile yapılması zarurîdir.
Şu bir hakîkattir ki yaşayışında İslâm şahsiyet ve karakterinin canlı misalleri müşâhede edilen örnek bir mü’minin küçücük bir nasihati bile, tesir bakımından en muhteşem sözlerden daha güçlüdür. Bunun aksine, söyledikleriyle yaptıkları birbirini tutmayan bir kimse, en belâgatli ifadeleri bile kullansa, gönüllerde müsbet tesirler bırakabilmesi mümkün değildir.
Nitekim Ziyâ Paşa der ki:
“Âyinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz!”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Mevlana, Erkam Yayınları