Arşın Altında Sakin Olacak Ruhlar

Sahabiler

İkinin ikincisi Hazret-i Ebûbekir’in (r.a.) dilinden arşın altında sakin olacak ruhlar.

Yezîdü’r-Rakkâiî’nin naklettiği bir rivâyete göre, Said bin Müseyyeb radıyallahu anh şunları anlatmaktadır:

Hazret-i Ebûbekir’in radıyallahu anh hastalığı ağırlaştığında Rasûl-i Ekrem’in sallallâhu aleyhi ve sellem ashâb-ı kirâmından birkaç kişi ziyâretine gelmişlerdi. Bir aralık kendisine:

– Ey Rasûlullah’ın halîfesi! Bu ağır hastalık sebebiyle âhirete göç edici olduğunuzu görüyoruz, dediler. Ebûbekir radıyallahu anh bu söze cevâben:

– Allah Teâlâ’ya arz olunacak bir takım sözler vardır ki Allah Teâlâ sabah ve akşam bu sözleri söyleyen kimsenin rûhunu ufuk-ı mübînde sâkin kılar, dedi.

UFUK-I MÜBİN NEDİR?

Nedir ufuk-ı mübîn, diye sordular.

Arşın altında bir düzlüktür. Orada bahçeler, ağaçlar ve nehirler vardır. Orayı her gün bin rahmet kaplar. Her kim ki o sözleri söyleyerek vefât ederse Allah Teâlâ onun ruhunu işte o mekâna koyacaktır, dedi. Ve o sözleri şöylece söyledi:

“Yâ ilâhe’l-âlemîn! Mahlûkatı yaratırken elbette ki senin ona hiçbir ihtiyacın yoktu. Onu halk edişin Senin ona ikramından ibârettir.

Sonra mahlûkatının bir kısmını cennetlik bir kısmını da cehennemlik olarak iki kısma ayırdın.

Ey Allâh’ım! Beni cehennemlik eyleme cennetlik kıl.

Yâ Rabbi! Sen azîmü’ş-şân insanları yaratmazdan evvel onlara çeşitli istikâmetler murâd buyurdun ve onları muhtelif fırkalara ayırdın. Bazılarını bedbaht, bazılarını bahtiyar eyledin. Bazılarına doğru yolu, bazılarına ise şaşkınlığı nasîb eyledin. Beni, Sen’in tâatın ile bahtiyâr eyle! Sana isyân edip de bedbaht olanlardan eyleme!

Yâ ilâhî! Yaratmadan evvel her insanın neler işleyeceiini biliyordun. Hiçbir kimse senin mâlûmun olan şeyin hâricine çıkamaz. Beni kendi tâatında isti’mal eylediğin kullarından eyle!

Yâ Rabbi! Sen azîmü’ş-şan murâd etmedikçe kimse bir şey isteyemez. Murâd buyur da beni Sen azîmü’ş-şan’a yaklaştıracak şeyler isteyeyim.

Ey Allâh’ım! Kulların bütün hareketlerini sen takdir buyurdun. Senin iznin olmadan hiçbir şey hareket edemez. Benim bütün hareketlerimi senin takvân üzere eyle!

Yâ Rab! Hayrı da şerri de Sen halkettin ve kulların bazılarını hayra bazılarını şerre hâdim kıldın. Beni hayra hâdim olanlardan eyle!

Yâ ilâhî! Sen azîmü’ş-şan hem cenneti hem cehennemi halk ettin ve bunlardan her birine ayrı ayrı insanlar ve sâkinler murâd ettin. Beni cennet sâkinlerinden eyle!

Yâ Rabbe’l-âlemîn! Sen azîmü’ş-şan insanların bir kısmına hidâyet bahşederek hidâyetinle gönüllerini ferâhlatıp şâd eyledin. Bir takımlarını ise dalâlet verip şaşkınlık içinde ruh darlığına dûçâr ettin. Benim gönlümü îmân ile ferâhlatıp kalbimi îmânın ziyneti ile nûrlandır.

Ve beni Sen azîmü’ş-şan’a son derece yaklaştır. Yâ Rabbi! Kim îtimadını ve ümîdini Sen’den gayriye bağlayarak gecesini ve gündüzünü geçirebilir? Benim yegâne dayanağım ve ümîdim sensin!"

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu-Musahabe-4, s.75