Arza Varis Olacaklar Kimlerdir?

Arza varisçi olacak kimlerdir? Ayet kimleri müjdeliyor? Ayetin anlamı ve tefsiri...

Dünya bizlerin hem imkânı hem de imtihanıdır. İmkândır, çünkü ebedi kurtuluş buradaki amellerimize bağlıdır. İmtihandır, çünkü fitnedir; çeldirir, aldatır ve saptırır. Fitneden salim kalmanın yolu dünyadan yüz çevirmektir. Yüz çevirmek, dünyadan elini eteğini çekmek demek değildir; yüz çevirmek, esas himmet ve gayeyi âhiret yurduna yöneltmektir. Bunu yapana dünyadaki nasibini de unutmaması tavsiye edilmiştir.

ARZ'A VARİSÇİ OLACAKLAR

Dünyadaki nasip herkes için farklı olabilir, ama sâlihlerin nasibi arza vâris olmaktır. “Andolsun ki biz Zikir’den sonra Zebur’da da: ‘Hiç şüphesiz Arza sâlih kullarım vâris olacaktır’ diye yazdık.” (Enbiya, 105) ayeti bu nasibin haberidir. Bu nasibin peşinden koşmak, Hz. Âdem’den bu yana değişmeyen İslam dâvâsının da özüdür. Allah, Âdem neslini, sâlihlerden olsunlar diye göndermiş, bunu da dünya üzerinde iyiliğin, güzelliğin ve hayrın tesisine çalışma şartına bağlamıştır. Kim bu mânâ için çalışmışsa Allah ona dünyayı râm etmiştir. Bu mânâ aynı zamanda Allah’ın nurunu tamamlayacağına dair vaadinin yardımcısı olma mesleğidir. Allah’ın nurunu tamamlayacağına dair vaadin vârisi ve hadimi olmak sâlihlerin hem şerefi hem görevidir. O vaat rüyamız ve hakikatimiz olmalıdır.

"NEFİSLERİNDEKİNİ DEĞİŞTİRMEKDİKÇE..."

Allah nurunu muhakkak tamamlayacaksa, bizim vazifemiz bunun vesilesi olmaktır. Şu hakikat değişmez bir ilâhî kanundur: “Bir topluluk nefislerindekini değiştirmedikçe Allah onlar hakkındaki hükmünü değiştirmez.” (Rad, 11) Allah nûrunu tamamlayacak, dünyanın iplerini sâlihlerin ellerine verecektir. Ama bunun tahakkuku bizim sâlihlik seviyesine terfi etmemize müncerdir. Bu da nefislerimizi ıslah etmeden olmayacak. Nefsimizi, kalbimizi, bedenimizi nur kılmadan, Allah’ın nûrunu bize emanet edilen beden mülkünde hâkim kılmadan sâlihliğe erişemeyeceğiz. Bu sayımız işte bu hissiyat ve düşünce ile hazırlandı; istifadeye medâr olsun.

ÇEMBER DARALIYOR

Virüs salgını sebebiyle zor günler geçiriyoruz. Dört bir yandan sıkıntılı haberler geliyor. Sanki çember gittikçe daralıyor. Gün geçmesin ki bir sevdiğimizin, dostumuzun acı haberini almayalım. En son Allah’ı kullarına, kullarını da Allah’a sevdirmek için Azerbaycan’a hicret etmiş Ali Çınar ağabey ile Suluova’dan gönül dostu Recep Katırcı Hocaefendi’nin vefat haberleri geldi; garîk-i rahmet olsunlar diye dua ediyoruz.

Salgın sürecinde herkesin dikkatli olması ve üzerine düşen vazifeleri ifa etmesi ne kadar mühim. Hasta olmak değil, hasta etmemek için de dikkat şart. Temas, temizlik ve maske şeklinde ifade edilen tedbirlere riâyetin bu zaviyeden bakıldığında kul hakkına girdiği açıktır. Özellikle sağlık çalışanlarımızın bu meyanda ortaya koydukları mücadeleyi, en ön cephede, büyük risk alarak yaptıkları fedakârlıkları takdir ve minnettarlık hislerimizle alkışlıyoruz. Allah kendilerinden razı olsun.

Rabbimizden salgınla mücadelede canlarını kaybetmiş olanlara rahmet, hastalananlara acil şifalar diliyoruz. Bir sonraki sayımızda buluşmak temennisiyle hepinizi Allah’a emanet ediyoruz.

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Altınoluk Dergisi, 2020-Aralık, Sayı:418

İslam ve İhsan

SALİHLERLE, SADIKLARLA BERABER OLMANIN BEREKETİ

Salihlerle, Sadıklarla Beraber Olmanın Bereketi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.