Ashab-ı Sebt (Cumartesi Halkı) Neden Helak Oldu?
Ashab-ı Sebt (Cumartesi halkı) neden helak olmuştur?
İsrâiloğulları’ndan olan Ashâb-ı Sebt, Kızıldeniz kenarında Eyle Kasabası’nda yaşıyorlardı. Cumartesi günü bütün işleri tatil edip ibadet etmeleri gerektiği hâlde, balık avlıyorlardı. Çünkü cumartesi günü balıklar onlara açıktan açığa sürüler hâlinde gelirdi. Balıklar, o gün kendilerine dokunulmadığını gördükleri için böyle yapıyor, diğer günlerde ise fazla gelmiyordu. Allah’ın emirlerini hiçe sayan bu halk, cumartesi günleri balıkların akın akın gelmesine imrendiler, hırslarını yenemediler ve balıkları avlamaya başladılar.
Bir müddet sonra halk ikiye ayrıldı:
- Yasakları çiğneyen günahkâr kimseler.
- Dindar ve hayırsever insanlar. Fakat dinine bağlı insanlar azınlıkta kalmış ve âsilere söz geçiremez, onları önleyemez olmuşlardı.
Nihâyetinde iyiler de kendi aralarında iki gruba ayrıldılar:
Günahkârları yola getirmek için uğraşıp didinen, her yolu ve usûlü deneyerek zahmetler çeken, nasihat eden, sonunda bıkarak ümitsizliğe kapılan insanlar. Bunlar bir müddet sonra tebliğ vazifesini terk ettiler.
Ümitsizliğe kapılmadan, bütün zorluklara ve zahmetlere tahammül ederek söz dinlemez halka vaaz ve nasihate devam eden mü’minler. Bu fedâkar insanların sayısı çok az idi.
Ümitsizliğe kapılarak tebliğ vazifesini terk eden kişiler bunlara:
“−Ne diye kendinizi boşuna yoruyorsunuz? Niçin boş yere nasihat ediyorsunuz? Bu günahkârların laf anlayacağı yok, kaç defâ söyledik dinlemiyorlar” diyorlardı. Sayıları az olan sâlih kişiler, bu menfî telkinlere aldırış etmeyip âhiretteki hesâbı düşünerek tebliğe devam ettiler.
Âyet-i kerimede bu durum şöyle ifade edilmektedir:
“İçlerinden bir topluluk, «Allah’ın helâk edeceği ya da çetin bir azapla cezalandıracağı bir kavme ne diye nasihat edip duruyorsunuz!» dediği vakit, tebliğde bulunanlar; «Rabbinize mâzeret beyan edebilmek için, bir de belki günahlardan sakınırlar diye!» cevabını verdiler.” (A’râf 7/164)
Daha sonra, tebliğ vazifesine devam edenler, diğerlerine gelecek olan musîbet kendilerine de gelmesin diye aralarına bir duvar çektiler. Duvarın arkasındaki sesler kesilince, bir de baktılar ki bir gecede hepsi birden maymuna dönmüşler!.. Azaptan kurtulanlar maymuna çevrilen akrabalarını tanıyamasalar da onlar akrabalarını tanıyorlardı. Cezaya dûçâr olan bedbahtlar, azaptan kurtulan akrabalarının yanında bir müddet mahzun mahzun gezdiler. Akrabaları:
“–Biz sizi îkaz ederek günahlardan sakındırmamış mı idik?” deyince, yaşlı gözlerle başlarını sallarlardı. Üç gün sonra da maymun şekline girmiş olan bu âsîlerin hepsi öldü.
Bazı müfessirler:
“Yasak günde balık avlamayan, ancak bu emre itaat etmeyenlere herhangi bir îkaz ve nehiyde bulunmayıp susanlar da onlarla birlikte maymunlar hâline geldiler” demiştir. Bu durumda âyet, münkerden nehyetmeyenler hakkında vârid olan en şiddetli îkazlardan biridir.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“İşte bu hâdiseyi, o zaman hazır olanlara ve sonradan gelenlere ibret verici bir ceza, muttakîler için de bir nasihat kıldık.” (Bakara 2/66)
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimiz’den Hayat Ölçüleri, Erkam Yayınları