Asra Yaklaşan Ömründe Çalışmayı Bırakmadı

Ardahan'ın en eski arıcısı 93 yaşındaki Ağabey Balcı, artık kovanları oğluna devretse de ilerlemiş yaşına rağmen arı ürünleri sattıkları dükkanda petekler için çerçeve yapmayı sürdürüyor.

Ardahan'ın en eski arıcısı 93 yaşındaki Ağabey Balcı, ilerlemiş yaşına rağmen çalışmasıyla gençlere örnek oluyor.

Aile mesleği olan arıcılık yapan ve bu nedenle 11 yaşındayken "Balcı" soyadını alan Ağabey Balcı, arıcılığın önemli bir yer tuttuğu Ardahan'da, bu mesleğin en eski temsilcisi unvanını taşıyor. Yıllardır yüzlerce kovanla Karadeniz ve Doğu Anadolu'yu dolaşarak arıcılık yapan Balcı, yaşı ilerleyince bu işi oğlu Gökhan'a bıraksa da çalışmaktan vazgeçmedi.

Cumhuriyet Caddesi'ndeki bal ürünleri satışı yaptıkları ve atölye olarak kullandıkları dükkanın önünden geçenlerin, vitrinin arkasında elinde keseriyle petekler için ahşap çerçeve yaparken gördüğü Balcı, 1 santimetrelik çıtalara çivi çakarak çalışmasını sürdürüyor. Çıtalardan çivinin dışarı çıkması durumunda bal dolu peteklere zarar verecek olması nedeniyle beceri isteyen işi 93 yaşında olmasına rağmen beceriyle sürdüren Balcı, çalışmayı "dinlenmek" sayıyor.

"SAHAYI GENÇLERE BIRAKTIM AMA ÇALIŞMAYI BIRAKMADIM"

Çalışma azmiyle gençlere örnek olan Balcı, hiçbir zaman bir köşeye çekilip oturmayı düşünmediğini, yorulduğu zamanlarda çalıştığı pencereden caddeden gelip geçenleri izlediğini anlattı.

Balcı, aile mesleği olan arıcılığı çok uzun yıllardır sürdürdüğünü, son dönemde sahayı oğluna devretse de çalışmayı bırakmadığını belirtti.

Severek çalıştığını dile getiren Balcı, "Saha işini artık birkaç yıldır gençlere bıraktım. Ben dükkana gelip malzeme hazırlıyorum. Alt yapıya yönelik hazırlık yapıyorum, bu çerçeveler gibi. Sezon başı olması nedeniyle dükkanda çerçeve yapıyorum. Şu an en iyi iş benim için çerçeve yapmak. Arıcılık ile ilgili malzemeleri hazırlıyorum." diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.