Aşure Günü Nedir?

İMAN

Aşure günü nedir? İslam'da Aşure gününün önemi ve Aşure gününde gerçekleşen önemli hadiseler.

Hazret-i Nuh'un gemisi, Âşûra günü olarak bilinen Muharrem ayının 10. gününde selâmetle Cûdî Dağı’na indikten sonra Hazret-i Nûh ve mü’minler, şükrâne olarak oruç tuttular. Kalan erzaktan âşûra pişirdiler. Bu sebeple o gün (Muharrem’in 10’unda) sadaka vermek, tatlı dağıtmak ve oruç tutmak sünnettir.

RAMAZAN’DAN SONRAKİ EN SEVAPLI ORUÇ

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den şöyle rivâyet eder:

“Ramazandan sonra en sevaplı oruç, Allâh’ın ayı olan Muharrem’de tutulandır.” (Müslim, Sıyâm, 202)

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- da, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den şöyle rivâyet etmiştir:

“Bir adam gelip Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hazretleri’ne sordu:

«–Yâ Rasûlallâh! Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı emir buyurur­sunuz?»

TEVBE VE DUÂLARIN KABUL EDİLDİĞİ GÜN

Efendimiz Hazretleri cevâblarında:

«–Eğer Ramazan’dan sonra oruç tutacaksan, Muharrem’de tut! Zîrâ o, Allâh’a âit bir aydır; onda bir gün vardır ki, Allâh, bir kavmin tevbesini o günde kabûl bu­yurdu; başka kavimlerin de tevbe ve niyâzlarını o günde kabûl eder.» buyur­dular.” (Tirmizî, Savm, 40/741)

O gün, Âşûra günü; o kavim de, Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm-’ın kavmi Benî İsrâîl idi.

Yahûdîler bu bakımdan Âşûra gününü bayram olarak seçmişler, o günde ka­dın-erkek hep birlikte süslenmeyi âdet edinmişlerdi.

Maamafih, o günde, Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm-’ın Allâh’a şükür niyetiyle oruç tut­masına binâen birtakım yahûdîler, peygamberlerine uyarak, Âşûra gününü oruçlu geçirirlerdi.

AŞÛRE GÜNÜ NELER OLDU?

Bu günün fazîletleri cümlesinden olarak Cenâb-ı Hakk’ın;

 

  • Âdem aleyhisselâm’ın tevbesini bu günde kabûl ettiği ve O’nu bu günde “Safiyyullâh” kıldığı,
  • İdrîs aleyhisselâm’ı yüce bir mekâna bu günde ref ettiği,
  • Hazret-i Nûh’u gemiden bu günde çıkardığı,
  • Hazret-i İbrâhîm’i ateşten bu günde kurtardığı,
  • Tevrât’ı Mûsâ aleyhisselâm’a bu günde indirdiği,
  • Hazret-i Yûsuf’u zindandan bu günde kurtardığı,
  • Hazret-i Yâkûp’a gözlerini bu günde iâde buyurduğu,
  • Hazret-i Eyyûb’u bu günde şifâya kavuşturduğu,
  • Hazret-i Yûnus’u ba­lığın karnından bu günde kurtardığı,
  • Benî İsrâîl için Kızıldeniz’i yararak onları bu günde selâmete ulaştırdığı,
  • Dâvûd aleyhisselâm’ı bu günde mağfiret ettiği,
  • Hazret-i Süleymân’a bu günde mülk ve saltanat verdiği,
  • Ve Hazret-i Muhammed Mustafâ aleyhissalâtü vesselâm’ı geçmiş ve gelecek günahlarından bu günde mağfiret buyurduğu rivâyet olunur.

 

İbn-i Abbâs radıyallâhu anh Hazretleri’nden mervîdir:

“Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem Mekke’den Medîne’ye hic­retlerinde yahûdîlerin oruç tuttuklarını görmüşlerdi. Sebebini sorduklarında yahûdîler:

«–Bugün hayırlı, faydalı ve büyük bir gündür. Allâh, bu günde Mûsâ ve kavmi Benî İsrâîl’i düşmanlarından kurtarıp Firavun ve avanesini denizde boğdu. Mûsâ, Allâh’a şükrân olarak bu gün oruç tuttu; biz de tutuyoruz.» dediler.

Bunun üzerine Efendimiz Hazretleri:

«–Biz Mûsâ’ya ittibâ husûsunda sizden daha yakın ve lâyıkız. Zîrâ, hak dînin esaslarında ayrılığımız yoktur ve O’na da, getirdiklerine de inanıyoruz.» buyurdu­lar. Sonra da, başta kendileri olmak üzere mü’minlerle beraber Âşûra gününü oruçlu geçirdiler.” (Buharî, Savm, 69, Enbiyâ, 22; Müslim, Sıyâm, 127/1130)

YAHUDİLERE BENZEMEMEK İÇİN İKİ GÜN ÜST ÜSTE TUTULUR

Bir başka hadîs-i şerîfte de, yahûdîlere benzememek için bu orucun, Muharrem’in ya dokuz ve onuncu günü, ya da on ve onbirinci günü olmak üzere en az iki gün olarak tutulması emredilmiştir. Bu hadîs-i şerîf muktezâsınca, ibâdette dahî gayr-i müslimlere muhâlefet etmek gerekmektedir.

RESÛLULLAH'IN PEYGAMBER OLMADAN ÖNCE TUTTUĞU ORUÇ

Hazret-i Âişe radıyallâhu anhâ vâlidemiz rivâyet ederler ki:

“Kureyş, câhiliye devrinde Âşûra günü oruç tutuyorlardı. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de peygamber olmadan önce bu orucu tutarlardı.” (Buharî, Savm, 69, Menâkıbu’l-Ensâr, 26, Tefsîr, 2/24)

Bir müddet Medîne’de de bu Âşûra orucuna devâm edildi. Ramazan orucu farz olunca Âşûra orucu, insanların tercihine bırakılarak nâfile bir ibâdet hâline geldi. Ramazan’dan önce Âşûra orucuna vücûben devâm edildiği Buhârî ve Müslim’in rivâyetlerinden anlaşılmaktır.

Hazret-i Âişe radıyallâhu anhâ anlatıyor:

“Ramazan orucu (farz olmazdan) önce Âşûra orucu tutuluyordu. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra onu dileyen tuttu, dileyen de tutmadı.” (Buhârî, Savm, 69; Müslim, Sıyâm, 115)

Hadîs-i şerîfte o günü oruçlu geçirmek hakkında:

“Her kim sabahleyin iftâr ettiyse, günün geri kalanını imsâk etsin; yâni birşey yemesin! Her kim oruca niyet etti ise, orucunu tamamlasın!” (Buhârî, Savm, 69) buyrulmak sûretiyle sünnet olan bu orucun ne kadar fazîletli olduğu gösteril­mektedir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları