Ateşkesin Ardından Refah'a Dönen Filistinliler Yıkıntılar Arasında Evlerini Bulmakta Zorlandı

Gazze'deki ateşkesin ardından İsrail'in aylar süren kara ve hava bombardımanıyla harabeye dönen Refah kentine dönen Filistinliler, enkaz ve moloz yığınları arasında evlerini bulmakta zorlandı.

İsrail'in bombardımanı Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ı bir "felaket" şehrine dönüştürdü. Çeşitli mülteci kampları ve çadır kentlere dağılan Refah sakinleri yaşadıkları şehre geri döndüklerinde tamamıyla yerle bir olmuş kent ve parçalanmış ceset manzaralarıyla karşılaştı.

Sağlık kaynaklarından alınan bilgiye göre, Gazze'de ateşkesin başlamasından bu yana, sağlık ve sivil savunma ekipleri enkazdan ve sokaklardan 79 Filistinlinin naaşına ulaştı.

Refah'taki yıkımı görüntüleyen AA ekibi, harabeye dönen ve birbirinden ayırt edilemeyen moloz yığını evler arasında kendi evlerini bulmaya çalışan Filistinlilerle konuştu.

Artık mahallemi tanıyamıyorum

Refah kenti sakinlerinde 33 yaşındaki Muhammed Damir, AA muhabirine, yaşadığı kentin tamamıyla değiştiğini ve mahallesinin artık tanınmaz bir halde olduğunu söyledi.

Yıkılan binaların arasında dolaşırken gözyaşlarına hakim olamayan Damir, "Çok büyük bir yıkım, İsrail ordusu sağlam hiçbir şey bırakmadı. Nereye bakarsanız bakın, yıkılmış binalar ve gökdelenler, dağılmış molozlar, çürüyen cesetler görüyorsunuz." ifadelerini kullandı.

Refah'a dönen ve yaşadığı kente tekrar gelmiş olmanın mutluluğu ile karşılaştığı yıkımın verdiği hüzün arasında karmaşık duygular yaşayan Sami Ebu Zayid ise "Bugün Rafah şehrine dönünce yeniden doğmuş gibi hissettim. Bizi çevreleyen ve neşemizi kaçıran yıkım manzaralarına rağmen bu mutluluk tarif edilemez." dedi.

Motosikletiyle Refah'a gelen ve henüz evine ulaşamayan Abdullah es-Sufi de kentteki tüm yıkıma rağmen evini ayakta ve yaşanabilir şekilde bulma umudunu hiç yitirmedi.

Sufi, harabeye dönen Refah kentindeki yıkıntılara göz gezdirdikten sonra, "Özlem ve susuzluktan sonra, nihayet sevgili Rafah'a dönebildik." diye konuştu.

Hüzün ve mutluluk

Yürümekten bitap düşen ve Refah'ın batısındaki Tel es-Sultan Mahallesi'ndeki bir evin enkazına oturup dinlenen Ümmü Mumammed Kışta ise "Refah'a döndüğüm için çok mutluyum ama henüz evimi bulamadım. Her şey yıkıldı ve (buradaki) manzara yürek parçalayıcı." ifadeleriyle duygularını paylaştı.

Bir araçla Refah'ın doğusundaki evine doğru yola çıkan Semir en-Nahhal ise 8 aylık yerinden edilmenin ardından geri dönmenin tarifsiz sevincini yaşadığını söyledi.

Her şeye rağmen ümidini koruyan Nahhal, "Şehrin harap olduğu doğru, ancak yeniden inşa edeceğiz ve binaların üzerine tekrar Filistin bayrağını asacağız." şeklinde konuştu.

Cevapsız sorular

Filistinli Samira Ebu Nukeyra cevabını bulamadığı "Nereye gideceğiz, nerede yaşayacağız, ve bu büyük yıkımın ortasında ne yapacağız?" sorularını sıraladıktan sonra, "Savaş sadece İsrail ordusunun iddia ettiği gibi Filistin direnişine karşı değildi, aynı zamanda savunmasız sivil halk olan hepimize karşıydı." dedi.

Münir Attar da harabeye dönmüş evini gördükten sonra "Bölgenin maruz kaldığı bombardımanın yoğunluğu nedeniyle evin yeri değişmiş gibi hissettim. Keşke bugün Refah'a dönüp bu trajik gerçeği görmemiş olsaydım." diye konuştu.

Harabe şehir Refah

Filistinliler, İsrail'in 6 Mayıs 2024'te başlattığı kara saldırılarının ardından ilk kez Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kent merkezine girmeye başladı. Ancak yüzlerce kişi, Refah'taki yıkımın boyutu nedeniyle mahalleleri ve evlerinin enkazını bulmakta zorlandı.

Refah Belediye Başkanı Ahmed es-Sufi, dün düzenlediği basın toplantısında, İsrail saldırılarının yol açtığı büyük yıkım nedeniyle Refah'ın resmen "felaket" şehri haline geldiğini söylemişti.

Hasarın belediyenin kapasitesinin çok üstünde olduğunu, su ve elektrik şebekeleri, yollar, binlerce ev, kamu tesisi ve altyapının büyük bir bölümünün yok olduğunu dile getiren Sufi, "Refah, acil müdahale gerektiren bir insani trajediyle karşı karşıyadır" ifadelerini kullanmıştı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.