Avrupa'daki Marketlerden Ehl-i Kitaptır Zannı İle Et Satın Alınabilir mi?

Avrupa'da yaşıyoruz ve marketlerden ehl-i kitaptır zannı ile et alıyoruz. Bu etleri yemek caiz midir? Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım cevaplıyor.

"Zan konusu dinimizde oldukça önemli bir meseledir ve 'öyle de olur, böyle de olur' şeklindeki bir yaklaşımla işlerimize zemin teşkil edemez. Ancak zann-ı galip dediğimiz, doğru olma ihtimali ağır basan bir durum geçerli olabilir. Örneğin, birine bir şey sorup aldığı cevaba güveniyorsak, o kişinin yanılma veya unutma ihtimali düşükse, söylediklerine itimat ederiz. Fakat alışveriş yaptığınız birine, mesela bir kasaba, 'Bu et helal mi?' diye soruyorsunuz; eğer o kişinin dürüstlüğünden şüphe ediyorsanız veya ekonomik bir çıkarı gereği doğruyu söylemeyebileceğini düşünüyorsanız, bu durumda zann-ı galip oluşmaz. Helal et meselesinde, özellikle Batı'da yaşayan kardeşlerimiz, çevrelerindeki insanların gerçekten ehl-i kitap olup olmadığını iyi değerlendirmelidir. Ehl-i kitap olmanın ayırt edici noktası, ölümden sonra dirilmeye ve hesap gününe inanmaktır. Eğer bu inanç yoksa, o kişi ehl-i kitaptan sayılmaz.

Et konusuna dönersek, eğer bir kasap size etin helal olduğunu söylüyor ve bu kişinin dini hassasiyetlerinden şüphe duymuyorsanız, güvenebilirsiniz. Ancak haram etlerle aynı reyonda satılan ürünler ya da helallik konusunda şüpheli marketlerden uzak durmalısınız. Helal alternatiflerin olmadığı yerlerde mecburiyet durumu farklı değerlendirilir; ancak böyle bir zaruret yoksa Müslüman, helalliği şüpheli olan bir şeyi yemekten kaçınmalıdır. Et elbette temel bir gıda maddesidir, fakat helal olmadığı sürece başka helal gıdalarla ikame edilmelidir. Müslümanın yediğine, içtiğine ve kazancına dikkat etmesi esastır."

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.