Ayasofya Camiî’ndeki Tarihi Eserler Nerede?
Ayasofya müzeye çevrilirken içerisinde bulunan Türk-İslam eserlerinin bir kısmının yapıdan uzaklaştırıldı. Peki Ayasofya'daki tarihi eserler nerede?
Mimar-Restoratör Furkan Al, Fatih Sultan Mehmet’in Vakfiyesi, Ayasofya Camisi’nde müze dönemi öncesinde bulunan hat eserleri ve bugün mevcut olan eserlere ilişkin açıklamada bulundu.
Vakfın, bir şeyin intifa veya mülkiyetinin kamu yararına tahsis edilip devamlı olarak başkalarının mülk edinmesini engellemek ve durdurmak manasına geldiğini ifade eden Al, Osmanlı vakıf geleneği içerisinde Fatih Vakfiyesi’nin önemli bir yeri olduğunu söyledi.
Arşivlerde Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesine ait bugüne ulaşan birçok nüsha bulunduğunu aktaran Al, “Bizzat Fatih Sultan Mehmet tarafından tescillendirilen orijinal vakfiye Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nde bulunmaktadır. Vakfiyenin uzunluğu 65,30 metre olup rulo halindedir.” diye konuştu.
Ayasofya Camisi ve bitişiğindeki medresesi dışında vakfiyede Fatih Külliyesi, Zeyrek Camisi, Eski İmaret Camisi, Darü’l-Feth Galata Camisi, Şeyh Vefa-zade Camisi, Rumeli Hisarındaki Kulle-i Cedide’de bulunan cami ve Kalenderhane Camisi’nin zikredildiğini kaydeden Al, bu yapıların tüm personel ve bakım onarım giderlerinin karşılanması için birçok köy, dükkan, çarşı, han ve hamam gibi gelir getirici yapıların listesinin, vakfiyenin büyük bölümünü oluşturduğunu anlattı.
“VAKFİYEDE, HER GÜN ÖĞLE NAMAZI SONRASI CÜZ OKUNMASI ŞART KOŞULUYOR”
Vakfiyede bazı dikkati çeken şartların da yer aldığı bilgisini paylaşan Al, “Vakfiyede salahat ve dürüstlükle mevsuf, iyi Kur’an okuyan 20 kişi tarafından her gün öğle namazında sonra Ayasofya Camisi’nde birer cüz okunması ve yine öğle namazlarından sonra salih 20 kişinin tehlil ve tesbihde (kelime-i tevhid) bulunması şart koşulduğu belirtiliyor. Ayrıca vakıfla alakası bulunan bütün eşrafın her 6 ayda bir Cami-i Kebir’de toplanmasını, şahitler huzurunda vakfiyenin okunmasını, eğer şartlardan biri eksikse hemen tamamlanması şart koşulmuştur.” ifadelerini kullandı.
Fatih Vakfiyesi’nin sonunda bulunan bazı uyarılara da değinen Al, şunları kaydetti:
“Bütün bu şerh ve ta’yin eylediğim şeyler, tesbit edilen şekilde ve vakfiyede yazılı haliyle vakıf olmuştur. Şartları değiştirilemez, kanunları tağyir edilemez, asılları maksatları dışında bir başka hale çevrilemez, tesbit edilen kuralları ve kaideleri eksiltilemez, vakfa herhangi bir şekilde müdahale Allah’ın diğer haramları gibi haramdır. Lev-hi, Kalemi, Arşı, Kürsi’yi, gökleri ve yeri koruyan Allah’ın hıfzı ve inayetiyle mahfuzdur.”
Al, Ayasofya’nın yeniden cami statüsüne alınarak ibadete açılmasının son derece güzel bir gelişme olduğunu ifade ederek Ayasofya’ya ait olan eserlerin de tespit edilerek yeniden yerlerine konulmasının da önemini vurguladı.
AYASOFYA’NIN SEMBOLLEŞEN LEVHALARI
Ayasofya’da ilk göze çarpan yazıların Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye ait hatlar olduğunu dile getiren Al, ayrıca ana kubbe merkezindeki Nur Suresi 35. ayetinin bir kısmı ile iç mekandaki ayaklarda asılı bulunan sekiz adet yaklaşık 7,5 metre çapındaki Lafza-i Celal, İsm-i Nebi, Ciharyar-i Guzin ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin yazılı levhaların Ayasofya’nın sembolü haline geldiğini söyledi.
Al, 1849 tarihli bu levhalarla aynı içeriğe sahip fakat daha küçük boyutta olanların ise mihrap sofasında asılı olduğunu aktardı.
Mihrap sofasında bulunan revzenlere (renkli cam) işlenmiş yazıların içeriğinde bazı değişiklikler yapıldığına işaret eden Al, buna rağmen “Lafza-i Celal, İsm-i Nebi, Ciharyar-i Guzin ile Hadis-i şerifler”in yazılı olduğu revzenlerin günümüze ulaştığını bildirdi.
MİHRAP ÜZERİNDE FARKLI DÖNEMLERE AİT DÖRT KİTABE VAR
Mihrap sofasının sağında ve solunda çeşitli dönemlere ait farklı boyutlarda yedi adet levha asılı olduğunu ifade eden Al, şu bilgileri paylaştı:
“Mihrabın sağ tarafında bulunan ve bizzat padişahlar tarafından yazılan levhalarda Sultan II. Mustafa, Sultan III. Ahmet ve Sultan II. Mahmut’a ait imzalar bulunmaktadır. Mihrap sofasında bulunan çini yazı kuşağında Bakara Suresi’nin 255. ayetinin tamamı yazılıdır. Celisülüs hatla yazılı olan kuşağın sonunda, kırmızı zemin üzerine beyaz daire içerisinde ‘ketebehu el-fakir Mehmed 1016’ imzası bulunmaktadır.
Mihrap üzerinde farklı dönemlere ait dört kitabe vardır. En üstte celisülüs hatla, Al-i İmran Suresi 37. ayetinin bir kısmı yazılmıştır. Ayetin yanında hattatın imzası ve hicri 1203 (m.1789) tarihi bulunmaktadır. Bu yazının hemen altında ‘La ilahe İllallah, Muhammedur Rasulullah’ ilaveli olarak Cin Suresi 18. ayeti yazılıdır. Mihrap nişinde, yarım kubbe içerisinde, madolyan şeklinde, celi sülüs hatla, istifli olarak Hac suresi 29. ayetinin bir kısmı yazılmıştır. Bu da miladi 1849 tarihlidir.”
Mihrabın son levhasının ise yakın bir zamanda restorasyon çalışmaları nedeniyle yerinden alındığını dile getiren Al, “Üzerinde Al-i İmran Suresi 39. ayetinin bir kısmı yazılıdır. Sultan III. Murat Dönemi’ne tarihlenen mermerden yapılmış olan minberin taç şeklindeki başlığında ‘Hüvelbaki es-samed ve La ilahe İllallah, Muhammedur Rasulullah’ yazılıdır. Cümle kapısına yakın bulunan mahfil üzerindeki renkli mermerde celisülüs ile yazılmış Bakara Suresi 137’den ‘Allah onlara karşı seni koruyacaktır.’ ayeti ancak dikkatli gözler tarafından fark edilmektedir.” bilgisini verdi.
Al, iç mekandaki yer alanların yanı sıra Ayasofya Külliyesi’ne bir bütün olarak bakıldığında kütüphane, şadırvan, imaret, hünkar kasrı ve türbelerde de hat sanatının en güzel örneklerinin bulunduğunu kaydetti.
BAZI ESERLER SULTANAHMET’DE SERGILENİRKEN, BAZILARI DEPOLARDA
“Ayasofya müzeye çevrilirken içerisinde bulunan Türk-İslam eserlerinin bir kısmının yapıdan uzaklaştırıldı” diyen Al, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ayasofya’dan çıkarılan eserler arasında Sultanahmet Camisi’nde sergilenenler olduğu gibi depolara kaldırılmış ve izine rastlanılmayanlar var. Eski fotoğraflar ve kaynaklar üzerinden yapmış olduğum çalışmaya göre çeşitli yerlerde asılı bulunan farklı boyutlarda en az 16 levha günümüzde asli yerinde değildir. Ayrıca tespitlerime göre iki büyük boy Kabe örtüsü (veya üzerinde ayetler yazılı siyah örtü), minberde asılı bulunan iki Ravza-i Mutahhara örtüsü ile bir minber kapı örtüsü, ayaklı saatler, en az sekiz adet -1849 tarihli ve Kelime-i Tevhid yazılı- sanatlı kapı hasırları eksik. Eskiden müezzin mahfili tarafında asılı bulunan ve üzerinde ‘O, işiten ve bilendir’ yazılı levha Türk-İslam Eserleri Müzesi’ne taşınmıştır. Yakın zamanda edindiğim bilgiye göre müzenin deposunda bulunmaktadır.”
Bugüne ulaşmamış levhalardan birinde ise “Ölüm gelmeden tövbe etmekte acele edin.” hadis-i şerifinin yazılı olduğunu aktaran Al, “Bir zamanlar minberde asılı olan iki adet Ravza-i Mutahhara örtüsü günümüzde asli yerinde mevcut olmamakla birlikte hala Ayasofya Müzesi envanterine kayıtlıdır ve müze deposunda bulunmaktadır. Yine, üzerinde Besmele-i Şerif ve Kelime-i Tevhid yazılı olan minber kapı örtüsü de günümüzde asli yerinde olmayıp Ayasofya Müzesi envanterine kayıtlıdır ve müze deposunda bulunmaktadır.” şeklinde konuştu.
Kaynak: AA