Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin İbadete Açılmasının Üzerinden Bir Yıl Geçti

Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra ilk cuma namazını kıldığı "fethin sembolü" Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin yeniden ibadete açılmasının üzerinden bir yıl geçti.

Geçen yıl 24 Temmuz'da kılınan cuma namazıyla yeniden ibadete açılan camide Müslümanlar sabah namazını eda etti.

Farklı ülkelerden Müslümanların akınına uğrayan camiye namaz vaktinden önce gelenler, Kur'an-ı Kerim okuyarak ve dua ederek vakit geçirdi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın kıldırdığı namaz öncesi cemaat, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele tedbirlerine uygun saf tuttu.

Erbaş, namaz sonrası cemaate hitabında, "Çocuk sesleriyle Ayasofya'da namaz kılmamız çok güzel oluyor. İyi oluyor. Her vakit çocuk sesleri olsun inşallah. Komşularınıza söyleyin, anlatın. Camilerimiz cemaatsiz, gençsiz, çocuksuz kalmasın."dedi.

Almanya'dan memleketi Konya'ya giderken Ayasofya'ya namaz kılmak için uğrayan Mehmet Eken, şunları kaydetti:

"Özellikle burayı ziyaret için eşimle geldim. Nasip oldu bizlere de. Bir yıl önce açıldı, uzun zamandır beklediğimiz bir şeydi. Ali Erbaş Hocamızın da sabah namazını kıldırması ayrı bir mutluluk oldu. Allah inşallah şuurlu cemaatin sayısını artırsın. Bu, bizim ve İslam alemi için ayrı bir mutluluk. Bazı yabancıların konuşmalarına kulak misafiri olduk. 'Recep Tayyip Erdoğan'ın açtırdığı Ayasofya'dan arıyorum.' diyorlardı. Bunlar Cumhurbaşkanımızın reklamı değil, İslam alemine verilen bir mesajdır."

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde sabah namazını kılan Yusuf Vatandaş da "Camide yıl dönümü dolayısıyla sabah namazını kıldık. Allah bizlere bugünleri gösterdi. Açanlardan Allah razı olsun. Tüm ümmetin de geçmiş Kurban Bayramı mübarek olsun." diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.