Azamet-i İlâhiyye Nedir?
Azamet-i ilâhiyye: Allâh’ın azameti, büyüklüğü, ululuğu anlamlarına gelir.
AZAMET-İ İLÂHİYYE KELİMESİNE ÖRNEK
“Hayır! Yıldızların mevkîlerine yemin ederim ki, bilirseniz, gerçektenbu, büyük bir yemindir.” (el-Vâkıa, 75-76)
Azamet-i ilâhiyyenin nihâyetsizliği… Cenâb-ı Hak tefekkürümüzü sonsuzluğa yönlendiriyor…
Semâ, âdeta bahr-i bî-pâyân / haddi hudûdu olmayan bir okyanus…
Bu âyetlerde, yıldızlar görünmez olduktan sonra başlayan seher vakitlerine ve gece ibadetlerine de dikkat çekilmektedir.
*****
Hazret-i İbrahim (a.s), Allah için malından, canından ve evlâdından fedakârlık imtihanlarından geçti. Gönlündeki fânî tahtları bertaraf etti. Putperest bir kavme karşı çetin bir tevhid mücadelesi verdi. Gösterdiği muhabbet, sadâkat ve teslîmiyetle Halîlullah oldu, Hakkʼın dostluğuna erişti. Fakat İbrahim (a.s), Hak katındaki bu ulvî mevkiine rağmen, azamet-i ilâhiyye karşısında hissettiği hiçlik, acziyet ve haşyet hâlini sergilercesine;
“(Yâ Rabbi! İnsanların) diriltilecekleri gün beni zelil kılma (mahcup ve mahzun etme!)” (eş-Şuarâ, 87) niyâzında bulundu.
*****
“–Muhterem misâfirlerimiz! Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi Cenâb-ı Hak, sevdiği bâzı kullarına, hâllerine göre muhtelif tecellîler bahşetmiştir. Bu meyanda kimini Mecnun gibi aşk çöllerinde dolaştırmış; kimini hayret vâdîlerinde gezdirmiş; kimini azamet-i ilâhiyye karşısında dilsiz eylemiş, kimini Yûnus Emre gibi aşk bülbülü kılmış, kimini Hazret-i Mevlânâ gibi dilinden hikmetler fışkıran ve nâdide inciler saçan bir mânâ deryâsı eylemiş; kimini de şimdi ziyâret edeceğimiz Şâh-ı Nakşibend eyleyip tasarruf ve mârifetullâhta sonsuz ve eşsiz bir himmet deryâsı
kılmıştır.