Aziz Milletimizin Necip Evlâdı!

Aziz milletimizin necip evlâdı!

Muhteşem tarihinde; Anadolu’nun kapılarını açarken bembeyaz elbisesini giyip; “Bu benim kefenimdir!” diyerek ordusunun en ön safında savaşan bir Alparslan’ın mevcutsa,

Osman Gâzi ve nesli gibi fedakâr, diğergâm, gönül eri ve kendisini Hakk’a adayan âbide şahsiyetlere sahipsen,

Tebaasıyla mahkemeye çıkarak bütün dünyaya örnek bir adâlet anlayışı tevzî eden bir Fâtih’in varsa,

İstanbul fethinde kızgın alevlerin üzerine atılan ve; “Bugün şehidlik sırası bizde!” diyerek surlara canı pahasına zafer sancağını diken Ulubatlı Hasanların varsa,

Bir karıncanın dahî hakkını düşünen Kânûnî Sultan Süleyman’ın varsa,

Hazret-i Mevlânâlar, Yunuslar, Abdülkâdir Geylânîler, Bahâüddîn Nakşibendler ve Hüdâyîler gibi Hâlık’ın şefkat nazarıyla mahlûkâta bakıp yüreklerini bütün yaratılmışlara bir rahmet dergâhı kılan gönül erlerin ve onlardan feyz alarak izlerini tâkip eden vakıf insanların varsa,

Sînesi Kur’ân’la dolmuş analar, arslan yürekli yiğitler doğuruyorsa,

Dünya, senin gözünde küçülmüş, âhiret saâdeti ve Allah rızâsı en ulvî ideal hâline gelmişse;

Unutma ki SEN, BÜYÜK BİR MİLLETİN DEVAMI VE AHFÂDISIN!..

Şu coşkun salâ ve ezanlardan sana feyz ve rûhâniyet aksediyorsa,

Hür ve engin semâlarda dalgalanan ay-yıldızlı bayrağın sana güç veriyorsa,

Tarih şuuruna sahipsen,

Sen bütün mukaddes emânetlerin sahibisin demektir!..

Üzülme! Hiçbir menfî hareket mâneviyâtını bozmasın, ümidini kırmasın!

Dün şahlanıp istiklâlini temin eden Anadolu’daki Kuvâ-yı Milliye rûhu, bugün de dimdik ayaktadır!

Cenâb-ı Hakk’ın lûtfu, aziz milletimizin engin firâset, cesaret ve fedakârlığıyla bertaraf edilen şu meş’um kalkışma da göstermiştir ki;

Milletini koruyan, vatanperver, gönlü îman dolu askerin,

Gönlü îman dolu polisin ve;

Gönlü îman dolu halkın var oldukça,

Unutma ki sen;

ALLÂH’IN İNÂYET VE HİMÂYESİNE MAZHAR OLAN, BÜYÜK BİR MİLLETSİN!..

Kaynak: Osman Nûri Topbaş Hocaefendi

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.