Babası Esma’ya İkinci Mektubunu Yazdı

Mısır'da geçen yıl 3 Temmuz'da yaşanan askeri darbenin ardından 14 Ağustos günü Rabia katliamı sırasında öldürülen Esma Biltaci'nin babası Muhammed Biltaci, Akrep Cezaevi'nden kızına ölüm yıl dönümü dolayısıyla bir mektup yazdı. 

Mısır'da yaşanan darbeden önce Hürriyet ve Adalet Partisi İcra Komitesi Üyesi olarak görev yapan Biltaci'nin kızı Esma'ya yazdığı duygusal mektup şöyle:

"Hocam, örnek insan, gözümün nuru kızım,

Pak ruhunun, tarihte gerçekleşen Büyük Kerbela günü ve Uhdud Ashabı'nın yanına, herkesin gözü önünde yıldızlar gibi şehitlerin arasında yaratıcısına ulaştığı günün üzerinden bir yıl geçti. Temiz ruhlar her türlü kahır, zulüm ve isyana karşı çıkarak imanla ve bağlılıkla sebat içinde hakla göğe yükseldi. Üste çıkma alçak görme, hakaret, zulüm ve zalimlerin üstüne yükselişle yükseldi.

Sevgili kızım, 

Geçtiğimiz günlerde lise bitirme sınavlarının sonuçları açıklandı, her zaman başarıda önlerinde olduğun kız arkadaşların adına mutlu oldum. Senin yerine onları tebrik etmeyi temenni ederdim. Ancak, Allah'a yemin olsun ki çoğu önceki ümmetlerden, birazı da sonrakilerden olan grubun içinde (Allah isterse) olman için seni seçtiğinde Allah'ın fazl-ı keremiyle daha da sevinçliydim.

"ESMA ARAMIZDA YAŞIYOR"

Sevgili kızım,

Güzel yüzüne, güleç dudaklarına, ince duruşuna ve olgun karakterine iştiyakımın ne kadar olduğunu ancak Allah bilir. Buna karşı sabrı da ancak Allah verir. Ancak sen aynı zamanda bizlerin arasında yaşıyorsun ve bizleri hiç terk etmedin. Hatta annenin hapisane ziyartlerinden birinde Allah'a yemin ederek "Esma aramızda yaşıyor" sözüne karşılık doğru söylüyorsun dedim. Evet, onlar Rablerinin katında rızıklanırlar. Bana annen, o aramızda sözleriyle, yaptıklarıyla gerçekten de yaşıyor.

Cihadımızda ve yaşamımızda bizlere katılıyor.  Annen, kızlı erkekli gençlerle bir araya geldiğinde kendilerinin birçok sorunla karşılaştıklarını ve rüyalarında Esma'yı gördüklerini onları müjdelediğini, öğüt verdiğini ve sıkıntılarını atlatana kadar hayır işleri yapmaları konusunda yönlendirdiğini söylediklerini anlatıyor. Kendi kendime dedim ki "Ne de güzel yapıyorsun benim güzel kızım" şehadetinden önce de sonra da uğraşların ne de güzeldi.

Kızım ve hocam, senin özellikle askeri bir kanas tarafından ödürülmen, askerin vatana altmış yıl boyunca yıkım, yolsuzluk, gerilik ve tabi olmakla sürüklediği durumun sonlandırılması için çıkan Ocak Devrimi'nden sonra askeri yönetimin yeniden geri dönmesine karşıtlığın yolunda öldürülmüş olman, savunduğun davanın doğru olduğunun bir delilidir. Özellikle senin öldürülmen, askeri darbeye karşı çıkanların ne bir cemaat ne de bir kişinin dönmesi için çıkmamış olduğunun güçlü bir delilidir. Hayatımda bir cemaate, bir partiye ya da bir kişiye bağlı olacak kişi olarak seni tanıdım.

Mısır'daki yargılamalar

Bilakis, devrimdeki şehitlerin kısas haklarının alınması ve askere karşı gerekçesiz yumuşak davranıştan dolayı cemaatle farklı düşünüyordun. Yine senin ne bir silah ne de bir taş dahi atmaksızın öldürülmen zulme ve karanlıklara karşı, darbeye karşı duranları hedef aldıklarının bir delilidir. Yine senin öldürülmen, başının üzerinde uçan askeri helikopter ve meydanı dolduran askeri kanas, onların ne kadar alçak ve adi olduklarının delilidir. Askeri birlikleriyle kibirli ve firavunlaşmış bu askeri isyankarlığa karşı koyanların ne kadar haklı, doğru ve adaletli olduklarının delilidir.

Oysa ki halk suçsuz vatan evlatlarını öldürmeleri için değil siyonistlere karşı kullanmaları için kendi gücünden bu askere harcamalarda bulunmuştu. Bir de bakıyoruz ki askerin kendisi bu gücü halkı öldürmek, ezmek ve vesayet sistemini güçlendirmek için kullanıyor.

Kızım, hocam ve gözümün nuru, ciğer parelerimizin katledilmesi, onlarca davanın sırtımıza yüklenmesi, mallarımıza el konulması, akademik görevlerimizden el çektirilmemiz, meşru olmayan yargı tarafından idam ve müebbet hapis kararlarının çıkması, evlatlarımızdan geri kalanlarımızın cezaevlerine tıkılması ve asılsız davalarla suçlanmaları, Allah'a yemin olsun ki ne seni ne de akı pak şehit kardeşlerini bir an için dahi unutturmaya yetmedi.

HİÇ ŞÜPHESİZ Kİ ZAFER GELECEKTİR

30814Bir an dahi uğrunda feda ettiğinizi unutmadık. Bilakis, Allah'a yemin olsun ki başımıza gelenden dolayı ne hüzünlendik, ne zayıfladık, ne de rehavete uğradık. İşte bizler sizlerin yolunda ilerliyoruz. İki güzel şeyden birine ulaşmadan rahat etmeyeceğiz. Darbecilerin geçen yıl boyunca, ihanet, katil, kahır, talan, yakıp yıkma, ortalığa saldıkları korku ve sessizlik; hile-hurda, yalan, sapıklık ve kalleşlik; vatanın tüm topraklarına yaydıkarı aç bırakma ve isyan bizlerde sadece, bizlerin hak üzere olduğumuz, onların ise batıl üzere olduğu konusundaki eminliğimizi artırmaktan başka bir şey yapmadı. İşte bunda dolayı hiç şüphesiz zafer gelecektir.

ALLAH YOLUNDA FEDAKÂRLIĞI SİZDEN ÖĞRENDİK

Kızım, hocam ve gözümün nuru, sizlerden sonra geçen bir yılda artık bizleri ne hapis, ne gardiyan, ne ölüm ne de idam korkutur oldu. Bizlere hürriyet, adalet ve hakkın değerlerinin gerçeklemesi için Allah yolunda fedakarlığın nasıl olması gerektiğini sizlerin temiz mümin, güzel ruhlarınızdan öğrendik.

Son olarak, senin ve şehit kardeşlerin için her namazda derecelerinizi artırması ve sizi kendisine yakın şahitlerden kılması için dua ediyoruz. Allah'a Muhammed'in (S.A.V.) havzı kevserindeki salih kullarına ve sizlere katılana dek bizlere sabır ve sebat vermesi için duacıyız. O havzı kevser ki orada sahabileriyle birlikte olalım onlar da bizlerin bu durumundan dolayı mutlu olsunlar şunu bilsinler ki arkalarından gelenlerin Allah'a verilmiş sözü yerine getiren, hiçbir şeyi değiştirmeyen sapasağlam adamların olduğundan emin olsunlar."

Rabia katliamından bir süre sonra yakalanan Muhammed Biltaci, Hürriyet ve Adalet Partisi İcra Komitesi Üyesi görevini yürütüyordu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.