Bakara Suresi 105. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bakara Suresi 105. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 105. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Bakara Suresi 105. Ayetinin Arapçası:
مَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاللّٰهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ
Bakara Suresi 105. Ayetinin Meali (Anlamı):
Ehl-i kitap olsun, müşrikler olsun, kâfirlerin hiçbiri, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine lutfeder. Allah çok büyük lutuf sahibidir.
Bakara Suresi 105. Ayetinin Tefsiri:
Medineli
müslümanlar, anlaşmalı oldukları yahudilere:
“Gelin
Muhammed’e îman edin!” dediklerinde, onlar:
“–Şu
bizi çağırdığınız din, bizim dinimizden daha hayırlı değildir. Aslında biz de
onun hayır olmasını isterdik!” cevâbını verirlerdi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak,
onları yalanlamak ve mü’minleri îkâz etmek üzere Bakara sûresinin bu 105.
âyet-i kerîmesini inzâl buyurdu. (Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 37)
Hem
yahudi ve hıristiyanlar hem de diğer müşrikler, hasetleri sebebiyle Efendimiz’e
peygamberlik vazîfesinin, mü’minlere de Kur’ân-ı Kerîm’in ihsân edilmesini
kabullenemediler. Kendilerinin buna daha lâyık olduğunu düşünerek
büyüklendiler. Bu haset ve kibirleri onların imanına mânî oldu. Ebû Cehil,
“bizim kabileden peygamber çıkmadı” diye inkârında inad etti. (İbn Kesîr, el-Bidâye,
III, 113) Yahudiler, “Peygamber bizim soyumuzdan olmalıydı” diye düşmanlık
ettiler. (bk. Bakara 2/89-90, 109; Nisâ 4/54; Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s.
31)
Müşriklerin
ileri gelenlerinden Velîd b. Muğîre:
“–Kureyş’in
büyüğü ve efendisi olarak ben ve Sakîf’in efendisi Ebû Mes’ûd dururken Muhammed’e
mi vahiy indirilecek?! Halbuki biz bu iki şehrin büyüğüyüz!” diye kibirlendi.
(Zuhruf 43/31; İbn Hişâm, es-Sîre, I, 385) Yani
onlar, Kur’ân’ın gerçek olduğunu vicdanlarıyla kabul ettiler. Fakat nefsânî
duyguların bastırması sonucunda, Allah’ın iradesinde yanlışlık bulacak kadar
bir alçaklığa düştüler. Cenâb-ı Hak buna ne güzel cevap vermiştir:
“Ne o, Rabbinin rahmetini yoksa onlar mı bölüştürüyorlar da,
dilediklerine peygamberlik veriyor, istediklerini ondan mahrum ediyorlar?” (Zuhruf 43/32)
Böylesine
kötü ve tehlikeli duygular taşıyan insanların, müslümanların iyiliğini istemesi
mümkün değildir. Dolayısıyla dikkatli olmak îcâb eder.
Gerek
peygamberlik ve kitap gibi mânevî nimetler olsun, gerek dünya mülk ve saltanatı
gibi maddî nimetler olsun, hepsi Allah’a âittir. Dilediğine dilediği gibi
lûtfeder. İnsanların elindeki nimetlere haset etmek yerine akıllı kişi,
Allah’ın fazlından istemelidir. Çünkü insan, Allah’a lâyık ihlaslı bir kul
olmaya gayret ettiğinde, O’nun sayısız lûtfuna mazhar olacağı muhakkaktır.
Nitekim Allah Resûlü (s.a.s.) bu ilâhî lutfa nâil olanların başında
gelmektedir:
Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Bakara Suresi 105. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR