Bakara Suresi 116. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bakara Suresi 116. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 116. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Bakara Suresi 116. Ayetinin Arapçası:

وَقَالُوا اتَّخَذَ اللّٰهُ وَلَدًاۙ سُبْحَانَهُۜ بَلْ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ

Bakara Suresi 116. Ayetinin Meali (Anlamı):

“Allah çocuk edindi” dediler. Hâşa O, böyle şeylerden pak ve uzaktır. Doğrusu göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nun’dur. Hepsi de O’na saygıyla boyun eğmiştir.

Bakara Suresi 116. Ayetinin Tefsiri:

Kur’an’ın öğrettiği Allah inancı ve tevhid anlayışından mahrum olan talihsiz grupların doğru bir inanca sahip olmaları zordur. Bu bakımdan yahudi, hıristiyan ve müşrik Arapların Cenab-ı Hak hakkında yanlış düşüncelere saplandıkları görülmektedir. Yahudiler Hz. Uzeyr’in, hıristiyanlar Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu (Tevbe 9/30), müşrik Araplar ise meleklerin Allah’ın kızları olduğunu (Nahl 16/57) söylemişlerdir. Ayet, onların bu yanlış düşüncelerini tashih etmek üzere inmiştir. Çünkü Yüce Mevlâmız, yaratıklara mahsus olan bu nevi benzetme, bir ihtiyaç ve fânilik şaibelerinden uzaktır. O, yücelerin en yücesi, ötelerin en ötesidir. O, çocuk edinmekten uzak ve temizdir. Buna ihtiyacı da yoktur. Zira göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nun mülkü ve yaratığıdır. Allah ile yarattığı varlıklar arasında, babalık-evlâtlık gibi bi­yolojik bir ilişki değil, hâlık-mahlûk[1] ilişkisi, daha açık bir ifadeyle yaratma-itaat etme ilişkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla bütün varlıklar Allah tarafından yaratılmış olup, hepsi de O’na saygıyla boyun eğmişlerdir. Hiçbiri O’nun iradesinin ve yaratmasının dışına çıkamaz. Bu bakımdan her varlık, sürekli bir biçimde O’nun kanunlarına ita­at etmekte ve kendine ait hal diliyle O’na kulluk etmektedir.

Allah’a hâşa çocuk isnat etmenin ne kadar büyük bir cürüm olduğu ile alakalı olarak bir kudsî hadiste Hak Teâlâ şöyle buyurur: “Âdem oğlu beni yalanladı; halbuki bu onun hakkı değildir. O bana sövüp saydı; buna da hakkı yoktur. Beni yalanlamasına gelince: Onu daha önce yarattığım gibi öldükten sonra yeniden diriltmeye güç yetiremezmişim! Bana sövüp saymasına gelince: Benim çocuğum olduğunu iddia etmesidir. Ben, bir eş ve çocuk edinmekten pak ve uzağım.” (Buhârî, Tefsir 2/8)

Allah’a böyle noksan sıfatlar ve ortaklar izafe etmek nasıl mümkün olabilir ki:

[1] Hālık: Her şeyi yoktan yaratan Allah. Mahluk: Allah tarafından yaratılan şeyler.

Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Bakara Suresi 116. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.