Bakara Suresi 121. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bakara Suresi 121. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 121. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Bakara Suresi 121. Ayetinin Arapçası:
اَلَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَتْلُونَهُ حَقَّ تِلَاوَتِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ يُؤْمِنُونَ بِه۪ۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ۟
Bakara Suresi 121. Ayetinin Meali (Anlamı):
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler bu kitabı, tilavetinin hakkını vererek okurlar. İşte ona gerçekten iman edenler, bunlardır. Kim de onu inkâr ederse, en büyük zarara uğrayanlar işte onlardır.
Bakara Suresi 121. Ayetinin Tefsiri:
“Kendilerine
kitap verilenler”in kimler olduğuyla alakalı iki görüş vardır. Birincisine göre
kitaptan maksat Kur’ân-ı Kerîm, kitap verilenler ise Hz. Muhammed ümmetidir.
Diğerine göre kitap Tevrat, kitap verilenler de Tevrat’ı hakkıyla okuyarak
onunla amel eden, özellikle Peygamberimizin geleceğine dair Tevrat’ta geçen
bilgileri dikkate alarak onun peygamberliğini tasdik eden yahudilerdir. (Taberî,
Câmi‘u’l-beyân, I, 723) Kur’ân-ı Kerîm, bu vasıfları sebebiyle onları
methetmektedir. Bunlar, kendilerine bir ihsan-ı ilâhî olarak lütfedilen kitabı
hakkını vererek tilavet ederler.
اَلتِّلَاوَةُ (tilâvet) sözlükte “birine, bir şeye
uymak, onu yakından takip etmek” demektir. Terim olarak ise “hem ağır ağır
okumak hem de emir ve yasaklarını, teşvik ve uyarılarını hayata geçirmek suretiyle
Allah’ın kitabına tabi olmak” mânasına gelir. “Kıraat” ise sadece “okumak”
anlamı taşır. Bu sebeple tilâvet genellikle yalnızca ilâhî kitabın okunması
için kullanılır. (Râğıb el-Isfahânî, el-Müfredât, “telâ” md.) Onlar,
Allah’ın kitabını dikkatle, tane tane ve devamlı okurlar. Hakkıyle tilavet
ederek ve tilavetinin hakkını vererek okurlar. Onu tahriften, karıştırmaktan
koruyarak, heva ve heveslerden uzak kalarak, kelimelerinin telaffuzunu, mânasını
ve hükümlerini gözeterek, dikkatlice, saygılı ve devamlı bir şekilde;
bilmediklerini ve anlamadıklarını ehlinden sora sora, iyi niyetle, temiz bir
kalp ve temiz bir ağızla okurlar. Gelişi güzel ve bir eğlence gibi okumazlar.
Onu şarkı, gazel, türkü, mânî, roman, hikaye yerine koymazlar. Kemal-i hürmet,
ta’zîm ve edeple okurlar. (Elmalılı, Hak Dini, I, 485)
Bir
defasında Zünnûn-ı Mısrî’ye Kur’an âlimlerinin durumu soruldu. Şöyle anlattı:
“Onlar
bu yolda diz çürüttü. Yıllarını bu yolda harcadılar. Bedenlerini erittiler.
İşte bu şekilde Kur’an ilmine sahip oldular. Onların Kur’an ilmini öğrenmek
için sarf ettikleri emek sadece bu kadar değil. Dudaklarında kan kalmadı;
inceldi. Göz yaşları sel olup aktı. Âh çektikçe ciğerleri kebap oldu. Kur’an
ilmini onlar böyle buldu. Hidâyete erenler de onlar oldu. İmanlarını emniyet
altına bunlar aldı.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 233)
İşte
Kur’ân-ı Kerîm’i böyle okuyanlar, ona kamil mânada iman ederler. Aynı zamanda
imanlarının gereğini yaparlar. Gerçekten kitap sahibi olanlar da bu
kimselerdir. Fakat o kitaba inanmayan, onu inkâr eden, Allah’ın bu büyük
nimetine nankörlükte bulunan; onu hakkiyle okumayıp kendi arzusuna göre bozan
ve değiştirenler ise pek büyük bir zarara uğrayacaklardır.
Şimdi
İsrâiloğulları’na, bir taraftan yukarıdan beri sürüp gelen hitapları
tamamlamak, diğer taraftan da az sonra gelecek olan Hz. İbrâhim kıssasına
geçişe hazırlık mâhiyetinde yeni bir hitap daha yöneltilmektedir:
Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Bakara Suresi 121. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...