Bakara Suresi 127. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Bakara Suresi 127. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 127. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Bakara Suresi 127. Ayetinin Arapçası:
وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰه۪يمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰع۪يلُۜ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّاۜ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
Bakara Suresi 127. Ayetinin Meali (Anlamı):
İbrâhim, İsmâil’le birlikte Beytullah’ın temelleri üzerine duvarlarını yükseltirken şöyle dua ediyorlardı: “Rabbimiz, bizden bunu kabul buyur. Şüphesiz sen işiten ve bilensin.”
Bakara Suresi 127. Ayetinin Tefsiri:
Kaynaklarımızın verdiği bilgilere göre Kâbe, ilk
olarak Allah’ın emri ve meleklerin yardımıyla Hz. Âdem tarafından inşa
edilmiştir. Tarih boyunca zaman zaman yıkıldığı ve yeniden yapıldığı olmuştur.
Aynı şekilde Nûh tufanı ve buna benzer hadiselerle tahrip olan ve temelleri
kapanan Beytullah’ı, Hz. İbrâhim oğlu İsmâil’le birlikte eski temelleri üzerine
yeniden yapmıştır. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, I,
760-763; Zemahşerî, el-Keşşâf, I, 94) Şu âyet-i kerîmeler Kâbe’nin, Hz. İbrâhim’den
çok önceleri mevcut olduğuna işaret eder:
“Yeryüzünde insanlar için yapılan
ilk mâbed, bütün insanlık için bir bereket kaynağı, bir hidâyet rehberi ve bir
yönelme merkezi olan Mekke’deki Kâbe’dir.” (Âl-i İmrân 3/96)
“Rabbimiz! Ben zürriyetimden bir
kısmını senin her türlü hürmete lâyık Mukaddes Evinin yanında ekin bitmeyen bir
vâdiye yerleştirdim…” (İbrâhim
14/37)
“Bir vakit İbrâhim’e Kâbe’nin
yerini hazırlayıp göstermiştik…” (Hac
22/26)
Hz. İbrâhim ve oğlu İsmâil, bir taraftan Kâbe’nin
temellerini yükseltiyor, diğer taraftan da Cenâb-ı Hakk’tan, yaptıkları bu işi
kabul buyurmasını istiyorlardı. “Rabbimiz, bunu bizden kabul et!” diyorlardı.
Çünkü yegâne işiten ve bilen O’ydu. Yapılan duaları işitiyor ve her şeyi, hatta
gönüllerden geçen niyetleri bile biliyordu. Onlar âdeta, “Ya Rab! Bu mübârek
beyti, nasıl bir duygu ve düşünceyle yapmaya çalıştığımızı sen biliyorsun.
Dilimizden dökülen niyazlarımızı duyuyorsun. Bize ona göre rahmet ve
bereketinle muamele et!” diyorlardı. Sonra dualarına şöyle devam ediyorlardı:
“Rabbimiz! İkimizi sana kâmil mânasıyla teslim olan,
bütün varlığıyla emrine boyun eğen, takdir buyurduğun her şeye rızâ gösteren ve
bildirdiğin itikadî, amelî hükümleri tartışmasız kabul ederek uygulayan
kimselerden eyle! Öyle ki bizim bir damarımız bile senin arzunun hilafına
atmasın ve bir kılımız bile senin hükmünün aksine kıpırdamasın! Bu lütfunu
sadece ikimizle sınırlı tutma. Zürriyetimizden de sana hakkiyle teslim olacak
ve emrine kayıtsız şartsız itaat edecek bir ümmet, bir topluluk var et! Bizden
sonra onlar senin hukukunu yerine getirsin ve emrine râm olsunlar. Bize nasıl ibâdet
edeceğimizi öğret. Hac ve kurbanla alakalı vazifelerimizi ve onları ifa
edeceğimiz yerleri bize göster. Bizlere tevbe etmeyi, her an sana yönelmeyi
nasip et. Sen de tevbelerimizi ve yönelişlerimizi kabul buyur. Çünkü sen
tevbeleri çokça kabul eden ve kullarına sonsuz merhamet edensin!”
Hz. İbrâhim ve İsmâil, kendilerinden sonra kıyamete
kadar devam edecek nesillerinin iyiliğine son olarak şöyle dua ettiler:
“Rabbimiz! Sana teslim olacak zürriyetimiz içinden bir de Peygamber gönder! O
Peygamber, kendine inanıp tabi olanlara senin âyetlerini okusun, onlara Kitab’ı
ve hikmeti öğretsin ve onları günah kirlerinden tertemiz kılsın. Çünkü sen
Azîz’sin; hiçbir zaman mağlup olamayacak bir izzet ve kuvvet sahibisin.
Hakîm’sin; her işi hikmetle yapan, her hükmü hikmetin ta kendisi olan ve
yaptığını en sağlam ve en mükemmel yapan sadece sensin!”
Bu duada bahsedilen Peygamber, Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s.a.s.)’dir. Dolayısıyla İbrâhim (a.s.)’ın duası kabul edilmiş ve son
Peygamber onun soyundan gelmiştir. Bununla ilgili olarak Resûlullah (s.a.s.)
şöyle buyurur: “Âdem daha çamur hâlinde iken ben; Allah katında «Hâtemü’n-nebiyyîn»[1]
diye yazılmıştım. Size bunun ilk işaretlerini haber vereceğim: Bunlar, babam İbrâhim’in
duası (Bakara 2/129), Îsa’nın müjdesi (Saf 61/6) ve annemin gördüğü rüyâdır. Bütün
peygamberlerin anneleri bu şekilde rüya görmüşlerdir. O rüyâda annem kendinden
bir nûr çıktığını ve Şam saraylarını aydınlattığını görmüştü.” (Ahmed b.
Hanbel, Müsned, IV, 127)
Hz. İbrâhim’in
duasında gelecek Peygamberin ifa edeceği önemli vazifeler; “Allah’ın âyetlerini
okumak, kitabı ve hikmeti öğretmek ve insanları tezkiye etmek” şeklinde hülasa
edilmektedir. Bunlar, bir peygamberin pek çok vazifesi yanında özellikle dinin
tebliği ve insanların terbiyesi açısından büyük önem arzetmektedir. Buradaki
“âyetler”den “vahyedilen bilgiler, Allah’ın birliğini ve peygamberlerin
doğruluğunu gösteren deliller”; “kitap”tan “Kur’ân-ı Kerîm”, “hikmet”ten “Peygamberimizin
sünneti, din ve dinî hükümlerle ilgili bilgiler, söz ve yaşayışta doğruluk”;
“tezkiye”den de “temizleme yani inkâr, şirk, kötü huylar ve günah kirlerinden
arındırma” mânaları anlaşılabilir. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, I,
774-776; Zemahşerî, el-Keşşâf, I, 94)
O Peygamber’in tebliğ ettiği din, tevhid inancını temsil eden Hz. İbrâhim’in dinidir. O dinin kıymetini bilip ona tabi olmak gerekir. Bundan gâfil olanlar ise, büyük bir hazineden mahrum kalmaktadırlar:
[1] Hâtemü’n-nebiyyîn:
Peygamberlerin sonuncusu, son peygamber, peygamberlerin isimlerinin yazılı
bulunduğu sayfanın mührü.
Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Bakara Suresi 127. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...