Bakara Suresinin 164. Ayeti Neden İnmiştir?
Abdullah Sert Hocaefendi, Müşriklerin, Hz. Peygamber’den (sav.) mucize istemesi üzerine nazil olan Bakara sûresinin 164. ayetinin tefsirini okuyor.
BAKARA SURESİ 164. AYET TEFSİRİ
Bakara sûresinin 164. ayetinde şöyle buyrulur:
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara faydalı şeyler taşıyarak denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de kendisiyle ölümünden sonra yeryüzünü dirilttiği ve üzerinde dolaşan her türlü canlıyı yaydığı yağmurda, gökle yer arasında emre hazır bekleyen rüzgarları ve bulutları farklı yönlerde evirip çevirmesinde aklını kullanan bir topluluk için elbette Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren deliller vardır.
Tefsir:
Bu ayete göre, varlık âleminde Yüce Allah’ın tek ilâh olduğunu ve O’ndan başka hiçbir ilâhın bulunmadığını gösteren pek büyük, kesin ve açık deliller sergilenmektedir. Bunlar her gün karşılaştığımız, âşina olduğumuz ve fakat ülfetimiz sebebiyle hakikatleri üzerinde derinlemesine tefekkür edemediğimiz kevnî bir takım hâdiselerdir. Âyet-i kerîmede şu birkaç tanesi örnek olarak verilmiştir:
❂ Göklerin ve yerin yaratılışı,
❂ Geceyle gündüzün uzayıp kısalarak birbiri ardınca gelişi,
❂ İnsanlara fayda sağlayacak şeylerle denizde akıp giden gemiler,
❂ Gökten inen yağmur ve bununla ölümünden sonra yeryüzünün diriltilmesi ve üzerinde dolaşan her türlü hayvanın, canlıların var edilmesi,
❂ Gökle yer arasında emre hazır bekleyen rüzgârların ve bulutların farklı yönlerde evrilip çevrilmesi.
Bu ibretli hâdiselerin meydana gelmesi sonsuz bir kudreti gerekli kıldığı gibi aynı zamanda bunlar arasında son derece mükemmel ve ince bir nizam, bir âhenk bulunmaktadır. Bu muntazam işleyiş, sadece Allah’ın varlığını değil, O’nun birliğini, ortaksızlığını; ilminin, iradesinin ve kudretinin mükemmelliğini, devamlılığını ve varlıklar üzerindeki sınırsız tasarrufunu ortaya koymaktadır. Eğer Cenab-ı Hakk’ın kâinatla alakası bir an kesilecek olsa her şey o anda yok olur. Dolayısıyla bunlarda akl-ı selim sahibi olanlar ve aklını çalıştıranlar için Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren kesin deliller bulunmaktadır.
Şâir, bu muazzam kudret tecellilerinden hisse almanın yolunu şöyle gösterir:
“Olanlar feyzyâb-ı intibâh âsâr-ı kudretten
Alırlar hisse-i ibret temâşây-ı tabîattan.” (Recâîzâde Ekrem)
“Cenâb-ı Hakk’ın kâinatta tecellî eden kudret eserleri karşısında kalbî bir uyanıklığa erişenler, tabiatta bulunan varlıkları temâşâ etmekten gereken ibreti alırlar.”
Şâir Fuzûlî ise şu tesbitte bulunur:
“Olsa isti’dâd-ı ârif kabil-i idrâk-i vahy
Emr-i Hak irsâline her zerredir bir Cebrâil.”
“Ârif insanın kabiliyeti, Allah Teâlâ’nın vahiylerini anlayıp kavrıyabilecek kudrette olsa, kâinatta mevcut varlıkların her zerresi, ilâhî emirleri kendisine getirip tebliğ edecek birer Cebrâil demektir. Her zerre, Allah’ın varlığını anlatmakta, fakat biz onu idrak edememekteyiz.”
Hz. Mevlânâ ne güzel söyler:
“Şunu iyi bil ki, kâinatta var olan her şey, sevgilinin tecellîsinden ibârettir, onun yarattıklarıdır. Onun kudretini, yaratma gücünü göstermektedir. Aslında, âşık bir perdedir. Var olan, diri olan ancak sevgilidir. Âşık ise bir ölüdür. Var gibi görünen bir yoktur. Bu hakîkati sezemeyen, ilâhî aşka meyli, isteği olmayan kimse, kanatsız bir kuş gibidir. Vay onun haline, yazıklar olsun ona...” (Mevlânâ, Mesnevî, 30-31. beyt)
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR