Bakara Suresinin 188. Ayeti Nasıl Nazil Oldu?

Bakara sûresinin 188. âyet-i kerîmesi nasıl nâzil oldu?

Elmalılı Tefsîri’nde nakledildiğine göre;

Abdân el-Hadremî, İmriülkays el-Kindî’den bir arâzi dâvâ etmişti ve delili yoktu. Bunun üzerine Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem, İmriülkays’a yemin ettirmeye karar verdi, o da yemin etmek istedi. Fakat Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem derhâl;

“Allâh’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların âhirette bir payı yoktur…” (Âl-i İmrân, 77) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu.

Bu îkaz üzerine İmriülkays, yeminden çekindi ve o arâziyi Abdân’a teslim etti. Bunun üzerine Bakara sûresinin 188. âyet-i kerîmesi nâzil oldu:

“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin! Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hâkimlere (idarecilere veya mahkeme hâkimlerine) vermeyin!”

Bir de Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in huzûruna iki hasım muhâkeme olmaya gelmişlerdi. Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdu ki:

“Ben de sizin gibi bir beşerim. Sizler bana (aranızdaki ihtilâflar sebebiyle) muhâkeme olmak üzere geliyorsunuz. Belki biriniz, delilini getirmekte diğerinden daha becerikli olabilir ve merâmını daha iyi anlatabilir. Ben de dinlediklerime göre o kimsenin lehinde hüküm veririm. Kimin lehine kardeşinin hakkını alıp hüküm vermişsem, ona Cehennemʼden bir pay ayırmış olurum.” (Buhârî, Şehâdât, 27; Müslim, Akdiye, 4)

Bunun üzerine iki taraf da gözyaşları içinde:

“–Benim hakkım arkadaşımın olsun!” dedi.

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz de:

“–Haydi bakınız, araştırınız, sonra kur’a çekiniz, sonra da birbirinizle helâlleşiniz!” buyurdu. (Bkz. Hak Dîni Kur’ân Dili, Bakara 188)

Dolayısıyla adâleti yanıltmak için muhtelif yollara sapmak, ağır bir hak ihlâli ve âhiret vebâlidir. Hâkim huzûrunda başka birinden hak talep eden kişinin, gerçekten haklı olup olmadığını vicdan terazisinde çok dikkatli tartması elzemdir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

BAKARA SURESİ NELERDEN BAHSEDER?

Bakara Suresi Nelerden Bahseder?

BAKARA SURESİNDE GEÇEN DUALAR

Bakara Suresinde Geçen Dualar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.