Bakara Suresinin 44. Ayeti Ne Anlatıyor?
Bakara suresinin 44. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Bakara suresi 44. ayette neden “Aklınızı kullanmıyor musunuz?” diye soruluyor? Bakara suresinin 44. ayetinin meali ve tefsiri.
Bakara suresinin 44. ayetinde buyrulur:
اَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ اَنْفُسَكُمْ وَاَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ
“Sizler kitabı okuduğunuz hâlde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara, 2/44)
BAŞKASINA ÖĞÜT VERİRKEN KENDİNİ UNUTMAMAK
Bilgi
İsrailoğulları içinde, kutsal kitapları olan Tevrat’ı okumayı bilenler vardı. Bu kişiler başka insanlara telkinlerde bulunur ve onları Tevrat’ın hükümlerine uymaya çağırırlardı. Diğer yandan bu kişilerin kendi yaşantılarında birçok yanlışlıklar ve din ile uyuşmayan davranışlar bulunmaktaydı. Başkalarına öğüt verenlerin kendi yaşantılarına bakmamaları, konuştukları ile yaptıklarının birbiriyle çelişmesi demekti. Hâlbuki akıllı insan, başkasına söylediği iyiliği önce kendisi uygulayan ve tutarlı bir hayat süren kişidir.
Mesaj
İnsanlara öğüt veren kişinin, bu öğütleri önce kendisinin uygulaması gerekir.
Kelime Dağarcığı
Birr: İyilik, doğruluk, itaat.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİRİ
Âyet-i kerîmenin nüzûl sebebi ile alakâlı şu rivayetler vardır: Peygamberimiz zamanında Medine’deki yahudi âlimlerinden bazıları, kendilerine gizlice gelip: “Muhammed hakkında ne dersin?” diye soranlara: “Doğrudur, haktır” derler, Resulullah’a uymalarını emrederlerdi. Fakat kendileri, emirleri altında bulunanlardan ellerine geçmekte olan hediye ve vergilerden mahrum kalmak endişesiyle ona uyma arzularını açıklamazlardı. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, III, 43) Bazıları da insanlara: “Allah’a itaat edin, O’ndan korkun ve iyilik yapın” diye öğütler, fakat kendileri buna aykırı davranırlardı. Onların bu yanlış ve çarpık davranışlarını ayıplamak üzere bu âyet-i kerîme inmiştir. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, I, 368)
İniş sebebi bu şekilde olmakla birlikte âyet-i kerîme, kendini unutup ihmal ederek insanlara iyiliği ve doğruyu emretmeye çalışan herkesi şumûlüne almaktadır. Âyet-i kerîmede “iyiliği emretmek” değil, başkalarına iyiliği emrederken kendini ihmal etmek ve söylediklerine ters düşmek yasaklanmakta ve bunun akılla bağdaşmayacak bir tutum olduğu bildirilmektedir. Çünkü:
- İyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamaktan maksat, doğru olanı göstermek suretiyle başkalarını bundan istifade ettirmektir. Halbuki başkasını irşad edip de kendisini unutmak ve kendisini iyilikten, irşattan mahrum etmek, başkalarını selamete çıkarmaya çalışıp kendini ateşe atmak demektir. Bu, selîm aklın kabul etmeyeceği çelişkili bir durumdur.
- Bir kimsenin, insanlara ders ve öğüt vererek ilmini ortaya koyup da, kendi söylediğini bizzat kendisinin dinlememesi, söylediklerini fiilen yalanlamak mânasına gelir. Bu, çelişkili bir durum olduğundan, insanları bir taraftan aydınlatmak isterken, diğer taraftan onların sapmasına, mâsiyete düşmesine ve dini emirlerini hafife almasına sebep teşkil edebilir.
- Söylenen sözün ve verilen nasihatin bir kıymeti ve kalplerde bir tesirinin olması arzu edilir. Boşu boşuna konuşmak, emir vermek ve gevezelik etmek akla uygun bir iş değildir. Kişinin verdiği emir ve öğüdün tersini yapması, onun kıymetini azaltmaya ve herkesi ondan nefret ettirmeye sebep teşkil eder. Daha açıkçası bu, bindiği dalı kesmek ve oturduğu evi yıkmaktır. Bundan daha büyük akılsızlık ve budalalık olmaz. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, III, 44)
Peygamber Efendimiz, bu hususta şu ibretli hâdiseyi haber vermektedir:
“Kıyamet günü bir adam getirilir ve cehenneme atılır. Bağırsakları karnından dışarı çıkar ve onlarla birlikte değirmen döndüren merkeb gibi döner durur. Cehennem halkı onun başına toplanır ve:
«–Yahu sen dünyadayken iyiliği emredip kötülükten sakındırmaz mıydın?» diye sorarlar. O da:
«–Evet, iyiliği emrederdim, fakat kendim yapmazdım, kötülüklerden sakındırırdım, fakat kendim yapardım» der.” (Müslim, Zühd 51; Buhârî, Bed’ü’l-halk 10)
Yine Resûlullah (s.a.s.) Miraç gecesindeki bir müşâhedesini şöyle nakleder: “İsrâ gecesi dudakları ateşten makaslarla kesilen bir grup insan gördüm. «Ey Cebrâil! Bunlar kimdir» diye sordum. «İlâhî kitabı okuyup başkalarına iyiliği emrettikleri halde kendilerini unutan dünya ehli hatiplerdir» buyurdu.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 120, 231, 239)
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com