Bal Kıssası

Bal nasıl şifa verir? Rûh'ul Beyân’dan kıssalar: Bal ve şifa…

Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Allah şifayı dört şeyde yaratmıştır: Çörek otu, hacamat (kan aldırma), bal ve yağmur suyu.” (Buhari, Tıp,24, Müslim, Selam,91, Tirmizi,Tıp,31, Müsnet, III,19)

BAL KISSALARI

Bir adam Hz. Ali (r.a)’a gelerek hafızasının kötü olduğundan şikâyet etti. Hz. Ali (r.a) ona: “Ailen var mı?” diye sordu. O da “Evet” dedi. Bunun üzerine Hz. Ali (r.a) ona şu tavsiyede bulundu: “Eşine söyle, sana mihrinden gönül rızasıyla iki dirhem versin. Onunla süt ve bal al. Yağmur suyuyla şerbet yap. Aç karnına onu iç; umulur ki hıfzın kuvvetlenir.”

Hz.Ali (r.a)’ın bu sözü Hasan b. Fadl’a sorulunca dedi ki: O bunu Allah Teâlâ’nın şu sözünden almıştır: “Gökten mübarek/bereketli bir su indirdik.” (Kaf,50/9). Süt hakkında “İçenlerin boğazından kolayca geçen halis bir süt içiriyoruz.” (en Nahl,16/66). Bal hakkında “Onda insanlar için şifa vardır.” (en Nahl,16/69). Mihir hakkında “Onu da afiyetle yiyin.” (en-Nisa, 4/4) buyurmuştur. Dolayısıyla bereket, şifa, afiyet, boğazdan kolayca geçme ve halis olma gibi vasıflar bir şeyde toplandığı zaman onun yararlı olmasında şaşılacak bir şey yoktur.

Rivayet edilir ki Avf b. Malik hastalanmıştı. Şöyle dedi: Bana öyle bir su getirin ki Allah Teâlâ onun hakkında: “Gökten mübarek/bereketli bir su indirdik.” (Kaf,50/9) buyurmuştur. Sonra “Bal getirin” dedi ve yukarıda geçen ayeti okudu. Sonra “Mübarek ağacın ( en Nur, 24/35) yağından (zeytinyağı) getirin” dedi. Bunların hepsini karıştırıp içti ve şifa buldu.

İmam Muhammed b. Ali Tirmizi (k.s) der ki: Bal insanlar için şifa olmuştur. Çünkü arı itaat ederek Allah’a boyun eğdi. Kendi şehvetini terk ederek tatlı, acı, sevilen ve kerih görülen bütün meyvelerden yedi. O, Allah’ın emrine boyun eğince yediklerinin hepsi Allah için oldu ve hastalıklar için şifa haline geldi. İşte bunun gibi kul Allah’a itaatkâr olur ve hevasını terk ederse sözü hasta kalplere şifa olur.

Balda üç şey vardır: Şifa, tatlılık ve yumuşaklık. Mü’min de böyledir. Allah Teâlâ onun hakkında: “Sonra (Rablerinden korkanların) derileri ve kalpleri Allah’ın zikriyle yumuşar.” (ez-Zümer, 23) buyurmuştur. Genç bir mü’minden, orta yaşlı ve ihtiyarlardan meydana gelen davranışlardan farklı ameller ortaya çıkar. İşte orta halli bir mü’min (muktesıd) ile hayırda önde giden mü’minin (sabık) durumu da böyledir.

İbn Mes’ud’ den rivayet edilmiştir: “Bal bedenlerde bulunan bütün hastalıklar için şifadır. Kur’an gönüllerde olanlar için şifadır. O halde iki şifaya, Kur’an ve bala sarılın. ”(10.Cilt, sayfa 440-441)

***

Nükteli hikâyelerdendir: Hz. Ali bir gün hastalandı. Bunu haber alan Hz. Ebu Bekir (r.a) da Hz. Ömer ve Osman (r.anhüma)’ya:

-“Ali hastalanmış, gidip ziyaret edelim.” dedi.

Hz. Ali’nin kapısına geldiklerinde onun hastalığı bir miktar hafiflemişti. Geldiklerini görünce çok sevindi. Evinde ikram etmek üzere tasta bulunan ve sadece bir kişiye yetecek kadar baldan başka hiçbir şey bulamadı.

Beyaz ve parıldayan bu kabın içerisinde de siyah bir saç kılı vardı. Hz. Ebu Bekir:

-“Söz söylemeden yemek doğru olmaz.” dedi. Ona:

-“En değerlimiz, üstünümüz ve efendimiz sensin. Önce sen bir şeyler söyle.” dediler.

Hz. Ebu Bekir şöyle dedi:

“Din, şu kaptan daha parlak,

Allah’ı zikretmek şu baldan daha tatlı,

Şeriat şu kıldan daha incedir.”

Hz. Ömer de dedi ki:

“Cennet bu kaptan daha parlak,

Cennet nimetleri bu baldan daha tatlı,

Sırat da bu kıldan daha incedir.”

Hz. Osman ise şöyle dedi:

 “Kur’an şu kaptan daha parlak,

Kur’an okumak şu baldan daha tatlı,

Kur’an’ı tefsir etmek ise şu kıldan daha incedir.”

Hz. Ali de şöyle dedi:

 “Misafir şu kaptan daha parlak,

Misafirin sözleri şu baldan daha tatlı,

Misafirin kalbi şu kıldan daha incedir.”

Allah Teâlâ kalplerimizi irfan nuruyla nurlandırsın. Bizi ve sizi Kur’an’ın sırrına erdirsin. Âmin, ya Allah, ya Rahman. (9. Cilt sayfa 482-483)

Kaynak: Altınoluk Dergisi, Sayı: 466

İslam ve İhsan

BAL NE DEMEK?

Bal Ne Demek?

BAL ŞERBETİ NEYE İYİ GELİR?

Bal Şerbeti Neye İyi Gelir?

BALIN FAYDALARI NELERDİR?

Balın Faydaları Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.