Bal Şerbeti Neye İyi Gelir?

Bal şerbeti ile ilgili hadis var mıdır? Bal şerbeti neye iyi gelir? Birçok derde deva; bal şerbetinin faydaları.

Abdullah bin Mesut (r.a.) şöyle buyurmuştur:

“Size şu iki şifâ kaynağını tavsiye ederim: Bal ve Kur’ân!” (İbn-i Mâce, Tıb, 7)

Burada Kur’ân-ı Kerim’in yanında şifa olarak “bal”ın da tavsiye edildiğini görüyoruz.

Balın şifâ olduğu Kur’ân-ı Kerîm’de de haber verilir. Cenâb-ı Hak, arıların yaptığı muhtelif renklerdeki balda, insanlar için şifâ olduğunu beyan eder. (Nahl 16/69)

ŞİFA VEREN ÜÇ ŞEY

Bu sebeple tatlı ve balı seven Resûlullah[1] bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

“Şifâ üç şeye münhasırdır:

  • Bal şerbeti içmek,
  • Hacamat yaptırmak,[2]
  • Ateşle dağlamak. Fakat ümmetimi (zarûrî bir hâl olmadıkça) ateşle dağlamaktan men ederim.” (Buhârî, Tıb, 3)

BAL ŞERBETİNİN FAYDALARI

Allah Resûlü (s.a.s.), ashâbından hasta olanlara bal şerbeti içmelerini tavsiye ederdi. Ebû Saîd el-Hudrî’nin (r.a.) naklettiğine göre, bir adam Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’e gelerek:

“–Kardeşim midesinden rahatsız, (ne yapayım?)” diye sormuştu. Resûlullah (s.a.s.):

“–Ona bal şerbeti içir!” buyurdu.

Adam denileni yaptı. Bir müddet sonra tekrar gelip:

“–Bal şerbeti içirdim, ancak bu, onun rahatsızlığını artırmaktan başka bir işe yaramadı” dedi…

Adam bu şekilde üç defâ gidip geldi. Sonunda Resûlullah (s.a.s.):

“–Şüphesiz Allah Teâlâ doğru söylüyor, kardeşinin karnı ise yalan söylüyor!” buyurdu.

Bundan sonra o zât kardeşine bir kere daha bal şerbeti içirdi ve hasta şifâya kavuştu. (Buhârî, Tıb, 4; Müslim, Selâm, 91)

Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz, son sözüyle, balda insanlar için şifâ olduğunu bildiren âyetin[3] doğru olduğunu ve buna her Müslümanın, kesin bir şekilde inanması gerektiğini anlatmıştır.[4]

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Tıb, 4. [2] Hacamat; iki omuz arasından, sırttan, başın arka tarafından veya vücûdun herhangi bir yerinden tedavi maksadıyla kan aldırmaktır. Peygamber Efendimiz’in tıb ile ilgili tavsiyelerinden ve bizzat tatbik ettiği sünnetlerindendir. [3] Nahl 16/69. [4] Kur’ân’ın şifâsı hususunda tafsilat için bkz. Mustafa Çetin, “Kur’ân’da Şifâ Kavramı”, Dokuzeylül Ünivesitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1992, sy. 7, s. 68; Ömer Çelik, Kur’ân’a Göre Kur’ân-ı Kerim ve Muhatapları, s. 182-187; Kâsımî, Mehâsin, X, 3979.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimiz’den Hayat Ölçüleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

BAL ŞERBETİ NASIL YAPILIR?

Bal Şerbeti Nasıl Yapılır?

MİDE AĞRISI NASIL GEÇER?

Mide Ağrısı Nasıl Geçer?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.