“Bana Dünyânızdan Üç Şey Sevdirildi: Kadınlar, Güzel Koku ve Gözümün Nûru Namaz” Hadîsinin Tasavvufi Yorumu

Allah Rasûlü (s.a.)’nün: “Bana dünyânızdan üç şey sevdirildi: Kadınlar, güzel koku ve gözümün nûru namaz” hadîsinin tasavvufî muhîtlerce yorumu ile ilgili bilgi verir misiniz?

Bu konuda en dikkat çekici yorum İbn Arabî hazretlerine âiddir. O bu konuda şunları söyler: Hadîste Hz. Peygamber (s.a.)’in kendisine sevdirilenlerden ilk olarak kadınları zikretmesi, kadının erkeğin bir parçası olmasıyla alâkalıdır. İnsan, Hakk’ın zuhûrunun bir parçası olduğu gibi, kadın da erkeğin zuhûrunun parçası olduğundan bu sevgi küllün cüz’e iştiyâkıdır. Kadın erkeğin sûreti üzere zâhir olduğundan erkek kadına özlem duyar. Erkeğin kadına olan sevgi ve özlemi bir şeyin kendine sevgisi gibidir. Allah âdetâ erkekte kadının kendisinden çıkartıldığı boşluğu kadına arzu ile doldurmuştur.[1]

Kadın hakîkat îtibâriyle erkeğin aynı; sûret îtibâriyle ise cüz’ü/parçasıdır. Küllün cüz’e muhabbeti; parçanın bütüne muhabbetinden fazladır. Kadının erkeğe sevgisi bir şeyin kendi yurduna düşkünlüğü gibidir. Çünkü erkek yaratılışı îtibâriyle kadının yurdu mesâbesindedir. Bu îzâha göre erkeğe kadın sevdirildi. Allah da kendi sûreti üzere yarattığı Hz. Âdem’e muhabbet gösterdi ve nûrdan yarattığı meleklere ona secde etmelerini emretti.

Mevlânâ Mesnevî’sinde Hz. Peygamber (s.a.)’den naklen “akıllıların kadınlara mağlub olduğunu, câhillerin ise gâlip gelmeye çalıştığını” söyleyerek der ki: Akıl ve gönül sâhipleri üzerinde kadınlar gâliptir. Câhil kişiler ise kadına gâlip olurlar. Câhiller pek sert ve pek kaba kişilerdir. Çünkü câhil ve kaba erkeklerde incelik, lütuf ve sevgi azdır. Onların yaratılışlarında hayvanlık sıfatı üstündür. Sevgi, incelik ve acımak insanlık huyudur. Öfke ve şehvet ise hayvanlık sıfatıdır.[2]

Dipnotlar:

[1].       Fütûhât, trc: Ekrem Demirli, VII, 236.

[2].       Mesnevî, I, b. 2433-2436.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

“LEYLADAN MEVLAYA GEÇİŞTİR AŞK” SÖZÜNDEN KASIT NEDİR?

“Leyladan Mevlaya Geçiştir Aşk” Sözünden Kasıt Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.