Basîr Ne Demek? Kısaca Anlamı Nedir?

Basîr nedir? Basîr kısaca ne demek? Kuran'da geçiyor mu?

Bakmak, görmek, bilmek, görüş sahibi olmak, kesmek anlamlarındaki "b-s-r" kökünden türeyen basîr kelimesi, gören, bilen, anlayan, basîret sahibi olan demektir. Allah'ın sıfatı olarak basîr; aydınlık ve karanlıkta küçük ve büyük her şeyi gören demektir.

Basîr kelimesi Kur'ân'da 51 âyette geçmiştir. 8 âyette semî', 5 âyette habîr kelimesiyle birlikte, 7 âyette yalnız olarak kulanılmıştır: "Şüphesiz Allah işitendir, görendir." (semî' , basîr) (Mü'min, 40/44); "Şüphesiz Allah kullarının (her halinden) haberdardır, (onları) görendir. (habir, basîr)" (Fâtır, 35/31); "...Allah, kullarını görendir." (Âl-i İmrân, 3/15, 20)

16 âyette Allah'ın kullarının yaptıklarını gördüğü bildirilmiştir: "...Allah, onların yaptıklarını görendir." (Bakara, 2/227); "O, her şeyi görendir." (Mülk, 67/19).

Basîr kelimesinde, ödüllendirme ve cezalandırma anlamı da vardır. Mesela "...Dilediğinizi yapın O, yaptıklarınızı görmektedir." (Mü'min, 40/41), "Nuh'tan sonra nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarını haber alan ve gören olarak Allah yeter." (İsrâ, 17/17) âyetlerindeki Allah'ın görmesinden maksat, kulunun yaptıklarını, bilmesi ve ona göre cezalandırmasıdır.

"...Nerede olursanız olun O, sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görendir." (Hadîd, 57/4), "Kim dünyanın sevabını isterse (bilsin ki) dünya ve âhiretin sevabı Allah katındadır. Allah, işitendir, görendir." (Nisâ, 4/134) âyetlerindeki Allah'ın görmesinden maksat, kuluna yaptıklarının karşılığını vermesidir.

8 âyette semî sıfatı insanı nitelemek için kullanılmıştır: "...Biz insanı işiten ve gören yaptık." (İnsan, 76/2); "Kör ile gören bir olmaz." (Mü'min, 40/58).

Allah'ın görmesi ile insanın görmesi aynı değildir. İnsan göz vasıtasıyla ancak belirli bir uzaklıkta, büyüklükte ve aydınlıkta olanı görebilir. Allah ise büyük, küçük, aydınlıkta karanlıkta, vasıtasız ve sınırsız olarak her şeyi görendir.

Allah'ın görme vasfını anlatmak için "basara-yabsuru fiili kullanılmamış, bunun yerine aynı anlamı ifade eden "reâ - yerâ" fiili kullanılmıştır (Tevbe, 9/94, 105).

İslam ve İhsan

EL-BASİR ANLAMI

El-Basir Anlamı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.