Başkalarını Suçlamadan Önce Kendimizi Mıuhasebe Etmeliyiz
Müslüman kardeşlerimizi eleştirmeden, suçlamadan önce kendimizi muhasebe ediyor muyuz? Halimizi samimiyetle ve adil bir şekilde tefekkür ediyor muyuz? Şeyh Sâdî Hazretleri ne tavsiye ediyor? Hadisi şerif Müslüman kardeşini (tevbe ettiği) günâhı sebebiyle ayıplayanları nasıl uyarıyor?
Şeyh Sâdî Hazretleri buyurur:
“Hepiniz günahlarınızın hamalısınız. Başkalarını kusur ve kabahatlerinden dolayı ayıplamayınız.”
Başkalarını suçlamadan önce kendimizin ne kadar mâsum olduğumuzu samimiyetle tefekkür etmeliyiz. Zira “Hatâsız kul olmaz.” denilmiştir. Herkesin kendine göre birtakım hatâ ve kusurları muhakkak vardır. Peygamberler bile “zelle” denilen birtakım hatâlara sürüklenmişlerdir ki, onlar da beşeriyet hasebiyle hatâ ve kusurdan berî olmadıklarını bilip Cenâb-ı Hakkʼa karşı âcizliklerinin şuur ve idrâki içinde olsunlar; ayrıca günaha düşenin bunu nasıl telâfi etmesi gerektiğine dâir, ümmetlerine örnek teşkil etsinler.
Rabbimiz “Settâr” ismi hürmetine, biz kullarının nice günahlarını örtmüş ve onları kalpte gizli siyah noktalar kılmıştır. Bu da O’nun sonsuz merhamet ve lûtfundandır. Zira işlenen günahların eseri kalpte değil de alında kara bir leke sûretinde zâhir olsaydı, muhakkak ki hiç kimsenin bir başkasına bakacak yüzü olmazdı. Bu sebeple günahı açığa çıkmış hiçbir günahkârı ayıplayıp hor görmemek îcâb eder.
O GÜNAHI İŞLEMEDEN ÖLMEZ
Ayrıca bir hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere;
“Kim bir kardeşini (tevbe ettiği) günâhı sebebiyle ayıplarsa, o günâhı işlemeden ölmez.” (Tirmizî, Kıyâmet, 53/2505)
Diğer taraftan, nefsini hamlıktan kurtaramamış bir insan, ekseriyetle kendi kusurlarını görmez veya bunlara bir mâzeret uydurur. Zindanlardaki mahkûmlara sorulsa, birçoğu kendini suçsuz görür, yahut cüzʼî irâdeleri yokmuş gibi, kadere bühtân ederek “Ben kader mahkûmuyum.” der. Yani ham insan, dâimâ kendini temize çıkarma, hatâ ve kusurları ise başkalarına izâfe etme temâyülündedir. Buna mukâbil, akıllı ve olgun insanlar ise, başkalarının kusurlarıyla uğraşmak yerine, kendi kusurlarının derdine düşen kimselerdir.
Bu itibarla bizler de, başkalarına kızıp tenkit etmenin, kendimizi temize çıkarmayacağını idrâk etmeliyiz. “Muâhezeyi nefsimize, müsâmahayı gayriye” yöneltmeli, yani başkalarının şahsî kusurlarını hoş görüp kendi kusurlarımızı nasıl bertaraf edebileceğimize teksif olmalıyız.
Şunu da unutmayalım ki, birçok kusur ve yanlışlarımızın farkında bile değiliz, yahut onları unuttuk gitti. Fakat kıyâmet günü bunların hepsi amel defterimizde karşımıza çıkacak. O dehşetli günde;
“Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” (el-İsrâ, 14) buyrulacak.
Dolayısıyla bu ilâhî hakîkatin tefekküründe derinleşerek;
“Hesaba çekilmeden önce nefislerinizi hesaba çekin!” düstûruna ciddiyetle riâyet etmeliyiz.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2024 – Kasım, Sayı: 465
YORUMLAR