Başkasından Yardım İstemek Doğru mu?

Allahʼtan başkasından yardım istemek doğru mudur?

Müʼmin, şahsiyet ve vakârını korumak için hiç kimseye el açmamalı, yüz suyu dökmemelidir. Fakat hayat şartları buna mecbur bırakırsa, hiç değilse sâlih müʼminlere mürâcaat etmelidir.

Şeyh Sâdî Hazretleri buyurur:

“Abus, alık ve suratsız adama ihtiyacından bahsetme. Onun kötü tabiatından üzülürsün. Bir derdin varsa, onu öyle sâlih ve müşfik bir kişiye anlat ki, hiç olmazsa onun güler yüzlülüğünden peşin olarak bir haz ve huzur duyasın.”

“Alçaklardan minnetle bir şey istersen belki vücutça artarsın ama, rûhen eksilirsin.”

Düşük karakterli kimseden bir şey istediğinde, şayet sana istediğin şeyi verirse, o an nefsinin hesâbına kazançlı olduğunu zannedebilirsin. Lâkin izzet ve şahsiyetin zaafa uğrar. Zira o kimsenin minnet yükleyen bakışları, yaptığı iyiliği başa kakan tavırları, alacağını istemekteki kabalıkları karşısında o kadar ezilirsin ki, onun yardımını kabûl ettiğine bin pişman olursun.

Bu sebeple müʼmin, şahsiyet ve vakârını korumak için hiç kimseye el açmamalı, yüz suyu dökmemelidir. Fakat hayat şartları buna mecbur bırakırsa, hiç değilse sâlih müʼminlere mürâcaat etmelidir.

KİMDEN YARDIM İSTENEBİLİR?

Nitekim İbnü’l-Firâsî’nin anlattığına göre babası:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! (İhtiyacımı başkasından) isteyeyim mi?” diye sormuş, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de:

“–Hayır, isteme! Ancak istemek zorunda kalmışsan, bâri sâlihlerden iste!” buyurmuşlardır. (Ebû Dâvûd, Zekât, 28)

Zira sâlih kullar, iyilikte bulundukları kimselerin şahsiyetini rencide edecek tavırlardan titizlikle sakınırlar. Bilâkis onlar, nazargâh-ı ilâhî olan gönüllere huzur vermenin, çâresizlere çâre olmanın ulvî lezzeti içinde bulunurlar.

İnsan, ihsâna mağlûptur; iyiliğini gördüğü kimsenin hâline meyleder. Bunun içindir ki ârif zâtlar, kâfir ve fâsık kimselerden bir iyilik görmeyi bile istemezler.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

EVLİYALARDAN MEDET UMMAK, YARDIM İSTEMEK CAİZ MİDİR?

Evliyalardan Medet Ummak, Yardım İstemek Caiz midir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.