Batının Sinsi Kelime Oyunu ve Bilinçaltı Mesajı

Müslümanların, İslam düşmanlarına karşı kendilerini savunabilmek için kullandığı İslamofobi ifadesi aslında içinde vahim bir bilinçaltı mesajı taşıyor.

Batı dünyası, yıllardır “İslamofobi” kelimesi üzerinden profesyonelce bir bilinçaltı çalışması yapıyor. Müslümanların da benimsediği bu sözcükle tam anlamıyla sistematik şekilde İslam’a saldırılıyor.

İSLAM “KORKULABİLECEK ŞEY” OLARAK ZİHİNLERE YERLEŞTİRİLİYOR

Türkçe’deki karşılığı “İslam korkusu” olan İslamofobi basında çok sık zikrediliyor. İslam’ı ilk kez duyan genç nesillerin İslam’dan önce “İslam korkusu”yla tanışması inanılmaz bir dezenformasyona sebep oluyor.

İlk bakışta oldukça masum şekilde kullanıldığı düşünülen bu ifade, aslında insanların bilinçaltına İslam’ın korkulabilecek şey olduğu algısını yerleştiriyor. Bu algı, “Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)” gibi uluslararası terör örgütlerinin hunharca yürüttüğü faaliyetlerle destekleniyor. (Cumhurbaşkanı Erdoğan, İŞİD yerine “DAEŞ” kullanarak en azından Türk kamuoyundaki bilinçaltı çalışmasını önlemişti.)

Wikipedia’daki bilgiye göre; Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” makalesinde İslam’ın Batı için tehdit kaynağı olduğu tezi üzerine gün yüzüne çıkan İslamofobi, 11 Eylül saldırısından sonra bir savunma mekanizması olarak popülaritesini artırdı.

Ancak bu isimlendirmeyi Müslümanlar değil, Batı dünyası yaptı.

İSLAM KORKUSU İLE İSLAM KARŞITLIĞI-DÜŞMANLIĞI ARASINDA NE FARK VAR?

Halbuki, “İslam korkusu” yerine “İslam karşıtlığı” ya da “İslam düşmanlığı” ifadelerinin kullanılması algının yönünü tamamen değiştirecekti. “Karşıtlık” ve “düşmanlık” sözcükleri tamamen faileyöneleceğinden “saldırgan, korkulacak” olan taraf İslam değil, İslam’a düşmanlık besleyen çevreler olacaktı.

Ancak “korku” kelimesi kullanıldığında “saldırgan” taraf İslam, korkan taraf da “mağdur” pozisyonuyla İslam’a mesafeli yaklaşanlar olarak bilinçaltına işleniyor.

Kaldı ki, dünyada İslam karşıtlığı adına yapılan eylemler ve saldırılar "korku"dan ziyade, "düşmanlık"tan kaynaklanan provokatif eylemler olarak göze çarpıyor.

BAZI FOBİ ÖRNEKLERİ

Fobi sözcüğü, çok büyük oranda gerçekten korku verici durumlar için kullanılıyor. Öyle ki, korkunun boyutu o kadar büyüyor ki artık saplantı haline geliyor.

Belli başlı fobiler içerisinde “Akluofobi (karanlık korkusu), belenofobi (iğne korkusu), entomofobi (böcek korkusu), fazmofobi (hayalet korkusu), araknofobi (örümcek korkusu), klostrofobi (kapalı alan korkusu), manyofobi (delirme korkusu), musofobi (fare korkusu), melanofobi (siyah renk korkusu), monofobi (yalnızlık korkusu)” vs. zikredilebilir.

HRİSTİYAN KARŞITLIĞI KONUŞULMUYOR

İslam karşıtlığı için İslamofobi kelimesi tercih edilirken Hristiyanlık ve Yahudilik’te bambaşka bir algı çalışması göze çarpıyor.

Ortaçağ’dan günümüze kadar en ağır zulümlerle anılan, sömürgecilikle toplumları açlığa terk eden, insanları fırınlarda diri diri yakan ve günümüzdeki çarpık düzenin kurucusu olan Batı, “medeniyet”i temsil ediyor. Hristiyanlık karşıtlığı ise gündemde dahi bulunmuyor. Dünya kamuoyunda bunu ifade eden kelime bilinmiyor ya da gündeme getirilmiyor.

YAHUDİ KARŞITLIĞI: ANTİSEMİTİZM

Benzer şekilde “Yahudi korkusu” diye bir kavram da hiç tartışılmıyor. Yahudi karşıtlığı “antisemitizm” olarak anılıyor ki, “antisemitizm” ifadesinin içinde “Yahudikelimesi geçmiyor bile. Bir tür yabancılaştırma metodu kullanılarak, daha “ciks”, daha entelektüel  gibi görünen bir tanımlama seçilip, “mağduriyet” ve “haklılık” dozajı artırılıyor.

Kaynak: Haber 7

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.