Bayram Gecelerinin Fazileti İle İlgili Hadis

Hadisleri

Ramazan, bir takvâ mektebi; bayram ise onun rûhânî bir şehâdetnâmesidir. Bayram, mü’minlerin takvâ imtihânından muvaffakıyetle ilâhî huzura çıktıkları o mes’ûd vuslat gününden bir tecellîyi daha bu dünyâdayken yaşatan mübârek bir gündür.

Bayram gün ve geceleri de ince ruhların kavrayabileceği, derin ve duygulu gönüllerin sezebileceği nûrânî tecellîlerle doludur.

BAYRAM GECELERİNİN ÖNEMİ İLE İLGİLİ HADİS

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Ramazan ve Kurban bayramı gecelerini, sevâbını Allah’tan umarak ibâdetle ihyâ edenlerin kalbi, -bütün kalplerin öldüğü günde- ölmeyecektir.” (İbn-i Mâce, Sıyâm, 68)

Ramazan, bir takvâ mektebi; bayram ise onun rûhânî bir şehâdetnâmesidir. Bayram, mü’minlerin takvâ imtihânından muvaffakıyetle ilâhî huzura çıktıkları o mes’ûd vuslat gününden bir tecellîyi daha bu dünyâdayken yaşatan mübârek bir gündür.

Gerçek bayram, Hakk’ın bizden râzı olmasıdır. Bunun içindir ki, bilhassa o sevinç günlerinde yetim, kimsesiz, fakir ve muhtaçları sevindirelim ki, ilâhî rahmet ve merhamet tecellîlerinden nasîb alabilelim. Zîrâ:

“Sizler yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin.” buyrulmuştur. (Ebû Dâvûd, Edeb, 58)

BAYRAM TATİL GÜNLERİ DEĞİLDİR

Unutmayalım ki bayramlar, aslâ tâtil ve eğlence gibi ferdî mutluluk günleri değildir. İnsan tek başına, ferdî olarak bayram yapamaz. Yâni tek başına bir bayram namazı, tek başına bir bayramlaşma tasavvur olunamayacağı gibi, sırf kendi şahsının veya kendi âilesinin mutluluğuna hasredilmiş bir bayram da düşünülemez. Bilâkis bayramlar, sıla-i rahimde bulunmak, geçmişlerimizi hayırlarla yâd edip ruhlarını şâd etmek, îman kardeşliğini cemiyet planında yaşatmak gibi nice mükellefiyetlerimizin edâsına vesîle olan, bütün toplumu kucaklayıcı ibâdet günleridir.

Velhâsıl Ramazan; rûhânî bir hayat terbiyesidir. Müslümanlık, sadece Ramazan’a mahsus ve muayyen günlere âit bir merâsim değil, ömürlük bir takvâ hayâtıdır.

İmâm Şârânî Hazretleri der ki:

“Ramazan’ın diğer aylarda bulunmayan bir hürmeti vardır. Hak Teâlâ’nın Ramazan’ı kamerî aylar içinde bulundurması da, Ramazan’daki şeref ve bereketi senenin bütün aylarına yaymak içindir.”[1]

Bu itibarla, nasıl ki Rabbimiz, senenin bütün vakitlerini Ramazan ayıyla şereflendirmiş ise, bizim de bütün ömrümüzü Ramazan’ın feyz ve bereketini umarak ve o aydaki zarâfet, nezâket ve hassâsiyet içinde idrâk ve ihyâ etmemiz îcâb eder. Bunun için de Ramazan terbiyesi altında geçirdiğimiz mânevî hâtıraları hiçbir zaman unutmamamız gerekir. Zîrâ ömürler görünüşte ne kadar uzun olursa olsun, ebedî âhiret hayâtının yanında bir aylık Ramazan mevsiminden de kısadır.

Rabbimiz, yapmış olduğumuz ve yapacağımız ibâdet ve amel-i sâlihleri kabul buyursun. İdrâk ettiğimiz Ramazan aylarını, ihlâslı niyetlerle ve takvâ ölçüleriyle bir sonraki senenin Ramazan’ına bağlayabilmemizi ve böylece hayâtımızı dâimî bir Ramazan rûhâniyeti içinde yaşayabilmemizi nasîb eylesin. Yine Ramazân-ı Şerîf’i; vatanımız, milletimiz ve bütün İslâm dünyâsı için huzur ve saâdet vesîlesi kılsın. Âmîn…

[1] Abdülvehhâb eş-Şârânî, Kibrît-i Ahmer, sf. 110.