Bebeğiniz Sakinleşmiyorsa Dikkat!

Uz. Fzt. İmran Erkanat Toylan, sakinleşmeyen bebekler konusunda dikkatli olunması gerektiğini belirtti.

Uz. Fzt. İmran Erkanat Toylan, yaptığı açıklamada, “Serebral palsi, gelişmekte olan beynin merkezi sinir sistemindeki hasar sebebiyle meydana gelen hareket ve postürdeki ilerleyici olmayan motor kontrol ve postür bozukluğudur. İlerleyici olmamasına rağmen erken dönem tedaviye başlanmadığında hareket becerileri ve duruş kontrolünde bozukluklar ortaya çıkar. Genel olarak hareket becerilerindeki sorun olsa da bilişsel gelişimin de etkilendiği durumlar olabilir” dedi.

Başlıca risk faktörlerine bakıldığında; prematüre doğumlar, çoğul gebelikler, annenin beslenme bozukluğu, tansiyon ve şeker gibi sistemik hastalıklar, zor ve uzun doğum, travma, yüksek ateşli hastalıklar sayılabileceğini anlatan Toylan, “Serebral palsinin belirtileri en erken dönemde belirlenebilmektedir. Doğum öncesinde veya sonrasında olan sorunlar sebebi ile riskli bebek olarak görülen bebekler mutlaka psikomotor gelişimleri açısından takip edilmelidir. Çocuğun ilk 3 yaşına kadar görülebilmektedir” diye konuştu.

SEREBRAL PALSİNİN ERKEN DÖNEM BELİRTİLERİ

Toylan, hastalığın erken dönem belirtilerini şöyle sıraladı: “2 aylıkken sosyal gülmenin olmaması, Çok ağlayan, sakinleştirilmesi zor olan, huzursuz bebekler, Doğduktan sonra emme ve yutkunma sorunları olan bebekler, 4 aylıkken baş kontrolün olmaması, 5 aylıkken tüm eliyle nesneleri kavrayamama, 9 aylıkken desteksiz oturamama, 10 aylıkken parmakla işaretin olmaması, 11 aylıkken elde cımbız tutuşun olmaması, 12 aylıkken emekleyememe, 15 aylıkken 2 - 6 tek kelime söylememe, 18 aylıkken bağımsız yürüyememe, Bebekliğinden itibaren sert bacaklar, ayakta tutulduğunda bacakları çaprazlama, Kendini beslemek ya da oyuncaklarla oynama için ellerini kullanmada güçlük, 1 yaşından önce el tercihinin olması, Parmak ucu yürüme, Denge ve koordinasyonda bozukluk ve Yürümede bozukluk. Bu belirtilere sahip olan çocuklar hemen çocuk fizyoterapisti, çocuk nöroloğu tarafından değerlendirilmelidirler. Serebral palsiye sahip çocuğun tedavisi psikolog, çocuk ortopedisti gibi pek çok disiplinin bir arada çalışmasını gerektirir.”

SEREBRAL PALSİLİ ÇOCUKLARIN TEDAVİSİ

Kaba ve ince motor hareketleri normal gelişim ile gecikme ve gecikmenin nedenlerinin belirlenmesinin erken tespiti yaşamının ilk yılı boyunca özellikle 0 - 12 ay arasındaki motor gelişimdeki problemlerin belirlenmesi, orta ve uzun dönemde gelişebilecek kas zayıflıkları, eklem ve postür bozuklukları, günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlığının gelişmemesi, fonksiyonel yetersizlik, sosyal hayata ve okula uyum problemleri gibi ikincil problemlerin önlenmesi konusunda oldukça yardımcı olacağını dile getiren Toylan, “Serebral palsili çocukların tedavisinde Bobath Terapistleri tarafından uygulanan nörogelişimsel tedavi metotları; duyusal bütünleme sürecindeki bozukların düzenlenmesi için duyu bütünleme terapileri kullanılmaktadır. Tedavi sırasında Doğru hareketi ve Normali algılamak, gövdeyi hissetmek, hareketliliği sağlamak, sosyal ilişkileri ve çevresinin keşfedilmesinin öğrenilmesi çocuğun hareket ve fonksiyon becerilerini artmasını sağlar. Doğru hareket paternlerinin öğretilmesi , kas yapısının uygun ortezlerle korunması ve cerrahi müdahaleleri azaltılmasını sağlayacaktır. Çocuğun yaşına ve sorunlarına uygun müdahale serebral palsiye sahip çocuğun hayatın içinde olmasını kolaylaştıracaktır” şeklinde konuştu.

Kaynak: İHA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.