Bebeklerde 'büyüme'yle İlgili 7 Yanlış

Bebeğimin baş çevresi normalden düşük çıktı. Bu durum zekasını olumsuz etkileyecek… Bebeğim prematüre doğdu, asla yaşıtlarının kilosu ve boyuna ulaşamayacak. Oğlumu, yaşıtı olan bir çocukla karşılaştırdığımda boyu ve kilosu düşük kaldı. Oğlum kısa boylu ve zayıf biri olacak…

Bebeklerin büyümesi hakkında toplumda ‘doğru’ bilinen yanlışlar ebeveynlerin gereksiz yere kaygı duymalarına neden olabiliyor. Bazı hurafeler ise tam tersi bir durum oluşturuyor ve bebeğin tedavisinde geç kalınmasına yol açabiliyor.  Peki ama ebeveynlerin zihnini kurcalayan bu hurafelerin doğrusu nedir? Bebeklerin büyümeleri sürecinde ne zaman alarma geçmek gerekiyor?

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yunus Emre Mercan, bebeklerin büyümesi hakkında toplumda doğru bilinen yanlışları ve bunların oluşturabileceği sorunları sıraladı.

 1. YANLIŞ: Ne güzel bebeğimi iyi beslemişim, tam 4 kilo doğdu. Sağlıklı bir çocuk olacak!

DOĞRUSU: Bebeğin kilolu doğması tabii ki sağlıklı olduğu anlamına geliyor ama her zaman değil. Üstelik altta yatan neden annenin hamilelik sırasında yaşadığı diyabetin sonucu olarak ortaya çıkan anormal bir tablo da olabiliyor. Bu durumda bebeğin ve annenin yakından takip edilmeleri gerekebiliyor. Çünkü annenin diyabeti bebeği kötü yönde etkileyebiliyor; örneğin metabolik hastalıkların yanı sıra kalp veya böbrek anomalileri gelişebiliyor. Ayrıca bebeğin kan şekeri düşebiliyor, bunun sonucunda da sağlığı bozulabiliyor.

2. YANLIŞ Bebeğimin baş çevresi normalden biraz düşük çıktı. Bu durum ileride mutlaka zekasını etkileyecek!

DOĞRUSU: Bebeğin baş çevresinin poliklinik muayenesinde normal sınırların biraz üstünde ya da biraz altında seyretmesi, ebeveynler tarafından genelde endişe verici bir durum olarak değerlendiriliyor. Ancak bu durum olağan ailesel bir özellikten de kaynaklanabiliyor. Anne ve babanın baş büyüklüğü ise bunda çok belirleyici oluyor. Ancak bebeğin baş çevresinin büyüme hızı öncekilere göre aşırı şekilde artmış ya da azalmışsa, altta yatan nedenler hidrosefali ve mikrosefali gibi sorunlar olabileceği için bunun mutlaka araştırılması gerekiyor.

3. YANLIŞ: Oğlumu yaşıtı olan başka bir çocukla karşılaştırdığımda boyu kısa ve kilosu düşük kalıyor. Oğlum ileride kısa boylu ya da zayıf olacak.

DOĞRUSU: Anne ve babalar genelde çocuklarını diğer ebeveynlerin çocukları ile karşılaştırıp, “Çocuğumun boyu yaşıtlarıyla karşılaştırdığımızda çok kısa” ya da “kilosu çok düşük” gibi değerlendirilmeler yapabiliyor. Her çocuğun büyüme potansiyeli farklı oluyor. Bunu anne ve babadan aldığı genetik özellikler ile beslenme ve yetişme ortamı gibi çevresel faktörler etkiliyor. Eğer aynı yaştaki çocukların tümü aynı boy ve kiloya sahip olsalardı çocuklar için “büyüme eğriliği tablosu” ortaya çıkmazdı. Bu eğriler toplumdaki çocuk popülasyonunun büyümesindeki çeşitliliği gösteriyor.

Bazı çocuklar büyüme eğrisinin üst sınırında büyürken, aynı yaştaki bazı çocukların büyüme seyri ise alt sınır civarında olabiliyor. Yani her çocuğun büyüme seyrinin üst eğrilerde seyretmesi gerekmiyor. Büyüme eğrisinin sağlıklı kabul edilen alt sınırın altında veya üst sınırının üstünde olmadıkça bu durum normal değerler olarak kabul ediliyor.

4. YANLIŞ: Bebeğim prematüre doğdu, asla diğer bebeklerin büyümesini yakalayamayacak!

DOĞRUSU: Prematüre doğan bebeklerin gelişiminin normal eğrilere ulaşması zaman alsa da, çoğu bebek doğru beslenmeyle yaşının boyu ve kilosunu yakalayabiliyor.

5. YANLIŞ: Çocuğumun büyümesi, büyüme eğrisinin altında. Bu sorun beslenmeyle düzelir, başka bir şey yapmaya gerek yok.

DOĞRUSU: Çocuğun büyümesi alt sınırın altındaysa bu durumun neden kaynaklandığı mutlaka araştırılmalı. Çünkü altında beslenme eksikliği, fark edilmemiş hipotiroidi gibi hastalıklar ve genetik faktörler olabiliyor. Eğer altta yatan neden araştırılmaz ve ortadan kaldırılmazsa bebeğin büyümesinin yanı sıra sağlığı da risk altına girebiliyor.

6. YANLIŞ: Bebeğim anne sütüyle besleniyor ve çok kilolu. İleride mutlaka obez olacak!

DOĞRUSU: Emme dürtüsü fazla olan bebekler normal büyüme ve gelişme için ihtiyaç duydukları miktarların ötesinde, onları obez yapacak kadar fazla miktarlarda besleniyor olabilirler. Sadece anne sütü alan bebeklerde aşırı kilo alımı önemli olmuyor. Bunun nedeni ise bu bebeklerin çoğunun 1 yaşına kadar ideal kiloya gelmeleri. Mamayla birlikte anne sütü alan ya da sadece mamayla beslenen bebeklerde ise aşırı kiloya karşı dikkatli olmalı. Çünkü bu durum çocuğun obez olmasına yol açabiliyor. Dolayısıyla böyle bir sorun olduğunda mama miktarının, mama verme sıklığının ve sulandırma işleminin tekrar değerlendirilmesi gerekiyor.

7. YANLIŞ: Çocuklarda cinsiyet gözetmeksizin, dünyanın her yerinde ve her döneminde büyüme aynı seyreder. Yani, dünyada aynı yaştaki tüm çocuklar cinsiyet, ırk ve çağa bakmaksızın aynı boy ve kiloya sahip olurlar.

DOĞRUSU: Bebek, çocuk ve ergenlerde büyüme, büyüme eğrilerinden takip edilerek değerlendiriliyor. Her çocuğun boy, kilo ve 2 yaşına kadar olan çocukların baş çevreleri için büyüme eğrileri bulunuyor. Ayrıca cinsiyet, ırk ve çağa göre de büyüme eğrileri farklılıklar gösteriyor. Örneğin ülkemizdeki çocuklar Avrupa ve Amerika ile karşılaştırıldığında; ilk 6 aydaki bebeklerin ve 11 yaş sonrası ergenlerin kilolarının daha fazla olduğu gözlemlenmiş. Boy açısından Amerika’daki çocuklarla karşılaştırıldığında ise bebeklik döneminde ülkemizdeki çocukların daha uzunken, ergenlik döneminin sonlarında ise daha kısa kaldıkları tespit edilmiş. Bu nedenle her ülke kendine özgü büyüme eğrilerini 20-30 yılda bir güncelleyerek yayınlıyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.