Bebeklerde Topuk Kanı Neden Alınır?

Yenidoğan tarama testleri nedir? Bebeklerde topuktan kan neden alınır? Bebeklerde topuk kanı testi neden önemlidir? Prof. Dr. Fırat Erdoğan yazdı.

Haber Kars’tan. Kısaca özetlersek; yeni doğmuş bir bebek için aile hekimi “topuk kanı” olarak bilinen tarama testinin yapılması için kan alınmasını istiyor. Aile yaptırmak istemeyince olay üst mercilere ve mahkemeye intikal ediyor. Sağlık müdürlüğü konunun önemine binaen aile onayı olmasa da bu tahlilin yapılabilmesi için mahkemeden karar çıkarmak istiyor. Mahkeme ise bu işlem tıbbi olarak bir gereklilik değil, “hegemonik diktedir” diyor.

“Hegemonik dikte” iddiasının gerçekliğini ve doğruluğunu pek anlamlandıramadık, üzerimize vazife olduğunu da düşünmedik. Komplo teorisi dünyasının önemli bir argümanı olan bu iddianın ispatı sahibinin vazifesi deyip geçelim.

Aslında burada problem; bu kadar önemli bir halk sağlığı meselesinde tıp eğitimi almamış birinin karar veriyor olması. Uzmanlık gerektiren konular adalete intikal ettiğinde konu hakkında ihtisas sahibi kişi ve kurumlardan (mümkünse de resmi müesseselerden) görüş alınması kolayca akıl edilebilecek basit bir uygulama.

Memlekette yüzlerce tıp fakültesinde binlerce öğretim üyesi, yaklaşık 12.000 çocuk doktoru, konuyla ilgili aile hekimleri, halk sağlığı uzmanları, üye sayısı binleri geçen pediatri dernekleri, yan dal uzmanlık dernekleri varken, mahkemenin kararı verirken yaptığı atıf; “Dr… ‘nin de kitaplarında bahsettiği gibi topuk kanı alınması çocuğa yapılacak en büyük kötülüktür.”

Olayı kişiselleştirmemek için isim zikretmeyi doğru bulmadık.

Öncelikle dünyanın her ülkesinde doktor ünvanı almanın tek yolu vardır. O ülkede ya da ülkenin kabul ettiği bir ülkede tıp fakültesi bitirmek. Sonra da diplomanızı resmî kurumlara ibraz edersiniz. Bu işlemden sonra “tıp doktoru” ünvanının getirdiği hak ve yüklediği sorumlulukları taşırsınız.

Devletin unvan ve yetki verdiği bu sayıyı yok farz etmenin ne kadar doğru olduğu tartışılır desek… O bile zor…

Bu tespitten sonra konunun tıbbi yönüne bakalım;

YENİDOĞAN TARAMA TESTLERİ NEDİR?

Her ülkede, o ülkenin şartlarına/imkânlarına göre tarama testleri yapılır.

Erken dönemde,

  • Tespit edilmesi kolay ve ucuz,
  • Tedavi edilmezse ciddi sonuçları olan,
  • Kolay ve ulaşılabilir tedavisi olan hastalıklar tespit edilmeye çalışılır.

Ülkemizde işitme testi, doğumsal kalça çıkığı ile birlikte topuk testi olarak bilinen tetkik yapılmaktadır. Yeni doğan bebekten doğduğu gün ve 5-6 günlük olduğunda iki kez, birkaç damla kan alınır. İşlem en fazla birkaç saniye sürer. Çocuğunun canının yandığı süre en fazla bir saniyedir. Hissedilen acı, yetişkinlerden kan alınırken hissedilenin en fazla onda biri kadardır. Bu işlem sırasında mikrop kapma ihtimaliniz dedenizin köyündeki bahçede, kısa pantolonla dolaşırken enfekte olma ihtimalinizin yüzde biri kadar olabilir. Çıplak ayakla denize, göle girmek zaten çok korkunç bir risktir.

BEBEKLERDE TOPUKTAN KAN NEDEN ALINIR?

Ulusal Yenidoğan Tarama Programı kapsamında ülkemizde doğan her bebekten alınan topuk kanıyla fenilketonüri (FKÜ), biyotinidaz eksikliği (BE), konjenital hipotiroidi (KHT), kistik fibrozis (KF), konjenital adrenal hiperplazi (KAH), spinal müsküler atrofi (SMA) hastalıkları taranır.

Alınan kan, özel filtre kağıdına emdirilip, sağlık müdürlüğüne gönderilir. Burada yapılan testlerde olumsuz bir durum tespit edilirse aile bulunup tedavi için ilgili merkeze yönlendirilir.

Bu kanların toplanıp, siyonist örgütler vasıtası ile milletimizin genetik şifreleri çözülecek iddiasına denebilecek bir şey yoktur.

Geçen yıl yaklaşık bir milyon bebekten kan alınmış, 5000 bebeğe bir hastalık tanısı konmuş. Tanı konunca ne oluyor?

Örnek üzerinden gidelim:

Türkiye’de yaklaşık üç - beş bin doğumdan birinde “doğumsal hipotiroidi” hastalığı görülür. Yetişkinlerde olan guatr hastalığı, bunun bir çeşidi dersek anlaşılır muhtemelen. Esas problem yetişkinin guatr hastalığı zaten onlarca şikâyete neden olduğu için tedavi verilir. Yeni doğanda ise klinik belirti ortaya çıkana kadar ciddi hasar oluşur. En önemlisi beyin gelişimi olmaz. İlk 15 günde tedavi başlanmazsa her geçen gün ilerleyen ciddi zekâ geriliği çıkar. Tanı konursa eksik hormonu içeren bir ilaçla tamamen sağlıklı bir insan yetişir.

Benzer sıklıkta görülen “Fenilketonüri” de aynı şekilde ciddi beyin hasarı yapabiliyor.  Bunun daha iyi tarafı ilaç bile gerekmeden diyet uygulanarak tamamen normal bir bünyeye sahip olunuyor.

“Bebeğe yapılabilecek en büyük kötülük” ifadesinin bir dayanağı vardır diye düşünmek isterdik ama devenin düzgün organını bulamadık. Naçizane kanaatimiz “bebeğe yapılacak işlerin en zararsızı” “fayda/zarar oranı en yüksek” uygulamadır.

Daha önce aşı yazısında bahsetmiştik, aşılar insanlar tarafından üretilen kimyasal maddelerdir. Belli oranlarda kabul edilebilir yan etkisi mevcuttur. Kesin olan “faydası zararından fazladır.”

Tarama testlerinin ise kesin olarak söyleyelim; “zerre kadar zararı yoktur.” Riskler yukarıda bahsettiğimiz olaylarla benzerdir.

Üstad Said Nursi hazretlerinin hatırlattığı bir mantık kaidesi; “Muhakkak bir fayda, mevhum bir mazarrata feda olunamaz” ifadesi aklımıza geldi ama biz bir zarar ihtimali bile görmüyoruz diyerek konuyu kapatalım.

Bu arada bir genel kaide de şudur: Ebeveyn olarak “çocuklarımızı biz yapmadık” “mülk sahibi” de değiliz. İnsan olarak kendi canımızı ve neslimizi korumamız “zaruratı asliye” den olduğunu, bunu yaparken de ehline danışma sorumluluğunu unutmamak lâzım…

Kaynak: Fırat Erdoğan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 464

İslam ve İhsan

BEBEKLERDE GAZ SANCISI

Bebeklerde Gaz Sancısı

BEBEKLERDE BİTMEYEN AĞLAMA KRİZLERİNİN SEBEBİ VE ÇÖZÜMÜ

Bebeklerde Bitmeyen Ağlama Krizlerinin Sebebi ve Çözümü

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.