Bedîuzzaman Hazretleri'nin Şâkirdleri “Üveysî Meşreb” midirler?
Bedîuzzaman hazretleri “üveysî” olarak yaşamıştır. Onun gerçek şâkirdleri de bilerek veya bilmeyerek “üveysî meşreb” midirler? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor..
Bedîuzzaman’ın “üveysîliği” meselesine geçmeden önce üveysîliğin ne olduğunu söyleyelim: Üveysîlik bir mürşidden, görüşmeden mânevî yolla; rüyâ tarîkıyla feyz almaktır. Hz. Peygamber (s.a.) devrine yetiştiği hâlde onunla görüşme şerefine eremediği için sahâbî unvânını alamayan Üveys Karenî’ye nisbetle ortaya çıkmış bir kavramdır. Daha sonra mürşidini görmeden mânevî yolla feyz alanlara bu zâtın adına nisbetle “üveysî” denmiştir.
Bedîuzzaman’ın hangi mürşidle mânevî yolla görüşüp bu unvânı aldığını bilemiyorum. Ancak kendisinin tasavvuf ve tarîkata uzak olmadığı, hattâ bâzı şeyhlerden tarîkat dersi aldığı bilinmektedir. Meselâ yaşadığı devirde meclis-i meşâyıh reîsliği yapmış M. Es’ad Erbilî, onun intisâb ettiği kişilerdendir. Üveysîlik kavramının özel anlamı dikkate alındığında bütün Risâle-i Nûr şâkirdlerini üveysî saymak mümkün değildir.
67- Bedîuzzaman tasavvufu, Risâleler’inde bir meyva; sûfîler ise bir vâsıta olarak tanımlıyor ve bu zamanda kişinin mutlaka bir yere bağlanması gerektiğini savunuyorlar. Ne dersiniz?
Bedîuzzaman’ın tasavvufu meyva, tarîkat erbâbının ise maksada götüren yol olarak görmesi birbiriyle çelişkili değildir. Sâdece bakış açılarının farklılığından kaynaklanan yorumlardır. Bilindiği gibi tasavvufun iki boyutu vardır. Bunlardan biri tahalluk; yâni eğitim ve terbiye, diğeri tahakkuk; yâni mârifet ve bilgidir. Tarîk erbâbı tasavvufun eğitim boyutuna bakarak onu mutlak hakîkata götüren bir araç olarak görmektedir.
Bedîuzzaman ise tasavvufun tahakkuk tarafına; mârifet ve bilgi boyutuna bakarak onu meyva olarak değerlendirmektedir. Çünkü tasavvufun gâyesi insanı gerçeğe erdirmek ve mârifet meyvasına ulaştırmaktır.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları
YORUMLAR