Bela İle Birlikte Gelen Müjde

Başına gelecek belâ ile birlikte Cennetle müjdelenen sahabi...

Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a) bir gün evinde abdest alıp dışarı çıkarken kendi kendine:

“Bugün Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den hiç ayrılmayacağım; hep O’nun yanında bulunacağım.” dedi. Sonra Mescid’e gidip oradaki sahâbîlere Peygamber Efendimiz’in nerede olduğunu sordu. Onlar da:

“–Şu tarafa doğru gitti” dediler.

Ebû Mûsâ (r.a) hâdisenin devamını şöyle anlatır:

“Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in gittikleri yeri sora sora nihayet Eris Kuyusu’nun bulunduğu bahçede olduklarını öğrendim. Ben de bahçe kapısının yanına oturdum. Rasûlullah (s.a.v) bana kapıyı korumamı emrettiler. Tuvalet ihtiyacını giderip abdest aldılar. Ben de kalkıp yanlarına vardım. Baktım ki Eris Kuyusu’nun kenarındaki taşların üzerine, kuyu ağzındaki bileziğin tam ortasına oturmuş, baldırlarını açarak ayaklarını kuyuya sarkıtmışlar. Kendilerine selâm verdikten sonra geri dönüp kapının yanına oturdum. Kendi kendime: «Bugün Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in kapıcısı olacağım» dedim…”

CENNETLE MÜJDELENEN SAHABİ

Bu esnâda Ebûbekir (r.a) ve ardından da Ömer (r.a) geldiler. Resûlullah Efendimiz (s.a.v), kendilerine izin vererek Cennet’le müjdelememi emrettiler. Onlar da gelip Allah Resûlü’nün yanına oturdular.

Ebû Mûsâ (r.a) sözlerine şöyle devâm eder:

“Bir müddet sonra biri gelip kapıyı itti.

«–Kim o?» diye sordum.

«–Osman ibn-i Affân» dedi.

«–Biraz bekle» diyerek Fahr-i Kâinât Efendimiz’in huzûr-i âlîlerine çıktım ve onun geldiğini haber verdim.

«–İzin ver ve başına gelecek belâ ile birlikte onu Cennetle müjdele!» buyurdular.

Geri döndüm ve:

«–İçeri gir, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) başına gelecek belâ ile birlikte seni Cennet’le müjdeliyorlar!» dedim.

Osman (r.a) müjdeyi duyunca Allah’a hamd etti, sonra da: «Allah yardımcım olsun» dedi. İçeri girdi. Kuyu bileziğinde oturacak yer kalmadığını görünce, onların karşılarında bir başka yere oturdu.”

Saîd ibn-i Müseyyeb (r.a) der ki:

“Ben bu oturuş şeklini onların kabirlerine yordum.” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 5, 6, Edeb 119, Fiten 17, Ahbâru’l-âhâd 3; Müslim, Fedâilü’s-sahâbe 29; Tirmizî, Menâkıb 18)

HALİFELERİN KABİRLERİ NEREDE?

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), Ebûbekir (r.a) ve Hz. Ömer’in kabirleri yan yana, Hz. Osman’ın kabri ise biraz ileride Cennetü’l-Bakî’dedir.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Osman’dan 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

HZ. OSMAN’IN (R.A.) HAYATI

Hz. Osman’ın (r.a.) Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.