Beled Suresi 14. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Beled Suresi 14. ayeti ne anlatıyor? Beled Suresi 14. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Beled Suresi 14. Ayetinin Arapçası:
اَوْ اِطْعَامٌ ف۪ي يَوْمٍ ذ۪ي مَسْغَبَةٍۙ
Beled Suresi 14. Ayetinin Meali (Anlamı):
Yahut bir salgın açlık gününde yemek yedirmektir;
Beled Suresi 14. Ayetinin Tefsiri:
İnsana
gösterilen iki yoldan biri iman yolu, diğeri küfür yoludur. Biri cennete,
yükseklere varan yol; diğeri cehenneme, alçaklara giden yoldur. Yükseklere
giden yol, yokuştur, sarptır, meşakkatli ve zor geçitlere sahiptir. Ona
tırmanmak, geçitlerini geçmek için insanın nefsânî arzularına ve şeytanın
vesveselerine karşı mücadele etmesi lazımdır. Aşağılara giden yol, insanı
uçuruma götürür. Bu yol kolaydır. Çünkü oradan aşağı yuvarlanmak için bir
meşakkate ihtiyaç yoktur. İnsanın kendini serbest bırakması yeterlidir. İşte
kendisine iki yol gösterilen pek çok insan, nefsine kolay geldiği için uçuruma
giden yolu tutmuştur. Kendini yükseklere çıkartacak sarp yokuşu tırmanmaya ve o
yokuştaki zor geçitleri geçmeye cesaret edememiştir.
İnsanı
cennet bahçelerine yükseltecek, Allah’ın rızâsına, muhabbetine ve cemâline
yakınlaştıracak o sarp yokuşun geçitleri şöyle haber verilir:
›
Bir köleyi veya esiri bedelini ödeyerek hürriyetine kavuşturmak.
›
Her tarafı sarmış açlık ve kıtlık günlerinde akraba olan yetîmi,
yahut akraba olmayan fakat çaresizlik ve halsizlik içinde toprağa uzanıp
kalmış, kımıldayacak mecali olmayan, hiçbir şeyi bulunmayan bir yoksulu
doyurmak.
Nitekim
Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Yoksula verilen sadaka bir sadaka, akrabaya verilen sadaka ise
iki sadaka yerine geçer: Biri sadaka sevabı, öteki de akrabayı koruyup gözetme
sevabıdır.” (Ebû Dâvûd, Savm 21; Tirmizî, Zekât 26)
Alasonyalı
Hacı Cemal Öğüt Hocaefendi’nin, muhtâca yardımla alâkalı son derece ibretli bir
hâtırası şöyledir:
Bir
kış mevsimi, akşam vakti sokaktan yoğurtçu geçer. Kızına yoğurt alalım mı, diye
sorar. Kızı evde yoğurt olduğunu ve ihtiyaçlarının bulunmadığını söyler. Biraz
sonra yoğurtçu tekrar; “Yoğurt alacak var mı?” diyerek sokaktan geçer.
Hocaefendi tekrar sorar. Kızı aynı cevâbı verir. Hâdise bir kere daha tekerrür
edince kızı dayanamayıp sorar:
“–Babacığım,
ihtiyacımız olmadığını söylemiştim. Bu kadar ısrarınızın sebebi nedir?”
Hocaefendi’nin
cevâbı, hassas bir mü’min gönlünün güzelliğini sergilemektedir:
“–Kızım,
adamcağızın çok ihtiyacı olmasa, akşam vakti, bu kışta-kıyâmette niye bu kadar
dolaşıp dursun. Biz şu yoğurdu alalım da zavallı evine gitsin. Sen nasıl olsa
yoğurtla yapacak bir şeyler bulursun. Bu şekilde belki garibin ihtiyacı
görülmüş olur…” (Topbaş, Faziletler Medeniyeti, II, 258)
Amir
b. Abdullah b. Kays (r.h.), delileri toplar, onlara yemek yedirirdi. Halk:
“-
Onlar deli… Yemeği ne bilirler?” deyince, şöyle cevap verirdi:
“-
Allah biliyor. İsterse onlar bilmesin.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 87)
Hoca
Ahmed-i Yesevî (k.s.) Hazretleri ne güzel söyler:
Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol sen
Öyle mazlum yolda kalsa, hemdem ol sen
Mahşer günü dergâhına mahrem ol sen!..
Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla,
Mustafâ gibi ülkeyi gezip yetîm ara!..
Ubeydullah
Ahrâr (k.s.) da şöyle der:
-
Yazın gölge ol…
-
Kışın örtü ol…
-
Açlık zamanı yiyecek ol…” (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 474)
›
Yaptığı bu işin Allah rızâsına uygun ne kadar mühim bir amel
olduğuna inanarak yapmak.
Nitekim
Allah dostlarından Ahmed er-Rufâî (k.s.) delilerin ve kötürümlerin yanına
giderdi. Onların elbiselerini yıkar, başlarındaki, sakallarındaki bitleri alır,
temizlerdi. Onlara yemek götürür, birlikte oturur, yerdi. Sonra da dua
etmelerini isterdi. Bir şey diyenlere de şöyle cevap verirdi:
“-
Bu gibileri ziyâret vaciptir; müstehap değil…” (Velîler Ansiklopedisi, II,
512)
›
Kendi imkânlarıyla elinden gelen tüm gayreti göstermekle beraber,
bir taraftan muhtaçlara sabırlı olmayı, bir taraftan da diğer insanlara da
yoksullara karşı merhametli olmayı tavsiye etmek.
Peygamberimiz
(s.a.s.): “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” (Buhârî, Edeb 18; Müslim,
Fezâil 65) buyurmaktadır. Bu bakımdan mü’minlerin kendi aralarında her daim
sabrı ve merhameti tavsiyeleşmeleri gerekir. Çünkü bu tür hayır hizmetleri
ancak, bu hususta coşkulu gönüllerin devamlı teşvik ve gayretlendirmeleriyle
yürüyebilmektedir. İşte böyle davrananlar meymenetli, hayırlı ve faziletli
insanlardır. Onlara mahşerde amel defterleri sağlarından verilecek ve cennete
gireceklerdir. (bk. Vâkıa 56/8, 27-40, 90-91)
Buna
karşılık:
Beled Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Beled Suresi 14. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR