Ben Bir Suriyeliyim

Ben uzun bir yoldan geliyorum. Bir de yokluktan… Dağıtılan bir çoraba dahî atılıyorsam, eşya görünce tutamıyorsam kendimi; kınamasın kimse beni… Bomba seslerinin altından geliyorum ben… Yokluğun acısını bilmeyen, incitmesin kalbimi… Akşama kadar çöpleri dolaşıyorum. Karton, plastik toplayıp satıyorum; çocuklarımı doyurmak için... Senin boğaz manzaralı kafede içtiğin bir portakal suyu fiyatına ben yarım gün çöplerde mesâî yapıyorum.

Ben bir Suriyeliyim. Ayak izlerim soğuk… Ayak izlerim mücadelelerle dolu… Ateşten kaçan bir insan, önünü görür mü? Sahil-i selamet buldu mu, bir an önce atıverir kendini… Bu yüzden kınamayın beni; ateşin kucağından sizin kucağınıza atmışsam kendimi!.. Eman bulmaya geldim ben… Bir tebessümle ısınmaya geldim.

YOKLUĞUN ACISINI BİLMEYEN İNCİTMESİN KALBİMİ

Ayağımdaki, elbisemdeki kire takılmasın gözleriniz!.. Kalbime bakın. Bir de gözlerime. O zaman anlarsınız beni. Buyurmuyor mu Rabbim:

“…Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları sîmalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı, muhakkak Allah bilir.” (el-Bakara, 273)

Ben uzun bir yoldan geliyorum. Bir de yokluktan… Dağıtılan bir çoraba dahî atılıyorsam, eşya görünce tutamıyorsam kendimi; kınamasın kimse beni… Bomba seslerinin altından geliyorum ben… Yokluğun acısını bilmeyen, incitmesin kalbimi…

Akşama kadar çöpleri dolaşıyorum. Karton, plastik toplayıp satıyorum; çocuklarımı doyurmak için... Senin boğaz manzaralı kafede içtiğin bir portakal suyu fiyatına ben yarım gün çöplerde mesâî yapıyorum.

Çevirme yüzünü benden... Kardeştik biz hani… Hatırla Allâh’ın Habibi -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i… Bir gün, Mudar kabilesinden bir grup insan gelmişti. Üstleri-başları perişan bir haldeydi. Bu hal karşısında Allah Rasûlü’nün çehresi sarardı. Ve ardından:

ELLERİNDE NE VARSA

“-Bilal, ezan oku!..” buyurdu.

Ashâb-ı kirâm toplandı. İki rekât namaz kılındı. Allâh’ın Sevgilisi:

“-Elinizde ne varsa getirin!” buyurdu.

Ashab, “ihtiyaçtan fazla olanı” değil, “ellerinde ne varsa” getirdiler. İşte o zaman Rasulullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sararmış olan mübârek çehresi tebessüm etti, pembeleşti. İşte ben de düşmüşüm, senin kucağına... Haydi, uzat elini… “Kardeşim!” desene… Sarsana, yaralı kalbimi…

“Nasıl olsa yardım eden biri olur!” deyip de erteleme beni… Soğuk gecede, buz gibi betonda uyuyabilir misin? Sıcak bir döşeğe, ısınacak bir sobaya muhtacım. Âh bir soran olsa da derdimi söylesem diye bekliyorum. Bak, karşında tir tir titriyorum. Tutsan,a buz kesmiş elimi. Baksana gözlerime, kardeşim desene... Sarsana yarlı kalbimi…

Uzun meşakkatli bir yoldan geliyorum ben. Tebessümüne muhtacım bir teselliye... Geçip gitme ne olur! Ben de unutmam seni o en zor günde!.. Şâhitlik ederim kardeşliğine mahşer gününde…

HAYIRLI ÜMMET

Ensar-muhâcir kardeşliğini Kur’ân-ı Kerîm’de övgüyle zikrediyor Âlemlerin Rabbi:

“(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhâcirler ve ensar ile onlara güzellikte tâbî olanlar var ya, işte Allah onlardan râzı olmuştur. Onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu, büyük kurtuluştur.” (et-Tevbe, 100)

Zulümler işlendikçe, mazlumun gözyaşı dinmedikçe, bitmez ki, ensâr-muhâcir kardeşliği... Şimdi tut elimden, biz de sergileyelim bu nümune güzelliği…

“Îman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihâd edenler ve (muhâcirleri) barındırıp kendilerine yardım edenler var ya, işte bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar (velîleridirler)…” (el-Enfal, 8/72)

(Allâh’ın verdiği bu ganimet malları) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış (hicret etmiş) olan, Allah’tan bir lütuf ve rızâ dileyen, Allâh’ın dinine ve Peygamber’ine yardım eden fakir muhâcirlerindir. İşte doğru olanlar (sâdıklar) bunlardır.

Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine îmanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zarûret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (el-Haşr, 8-9)

Bu âyetler okunurken içini çekiyordun. Ashâbın infâkı karşısında, “Âh, âh!” diyordun, “hayırlı ümmet” olmak istiyordun ya hani... Bak, işte canlı bir âyet olarak karşındayım. Allah seni denemek için çıkardı beni karşına... Ne kadar samimi kulsun, şahitlik edecek bugünkü tavrın âhirette sana…

GÖR HALİMİZİ

Senin sofranda et eksik olmaz; sokaklara taşan et kokularından biliyorum. Çocuklar:

“-Baba, et kokusunu duydun mu? Bize de al!” derken, karşılarında boyun büküyorum. Aylarca pirinç ve nohutla öğün geçiren yavrunun yerine koysana kendini... Senin evladın:

“-Anne, baba; et istiyorum!” derken başını çevirip yumabilir misin gözlerini?

Gör hâlimizi… Yetiş çocukların feryadına! Hadi artık, uzat elini... Söz veriyorum ben de unutmam o sert belalı mahşer gününde seni...

“Herhangi birinize ölüm gelip de: «Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!» demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın!” (el-Münâfikûn, 10)

Ashab gibi, “Kardeşim!” desene, sarsana beni... İncitme, zaten incinmiş yaralı kalbimi… İstiyorsam da kınama beni... Allah yaşatmasın sana, yokluğun zerresini...

ZİYARET ET BENİ

Sıcak ve ferah evinde ne de güzel yaşıyorsun. Allah rahatını, huzurunu ziyade etsin. Ama unutma sakın beni! Köhne evimin her yanına rutubet sinmiş. Çocuklar sık sık hastalanıyor. Rutûbetten nefes alamıyor bedenleri… Tavanlardan tahtakuruları düşüyor. Çocuklarımın her yanını ısırmışlar. Görüyor musun? Kaçma ne olur! Ziyaret et beni... Kalbim dayanmıyor diye bahane sunma, aman sakın!. Bütün bahanelerin tükendiği o mahşer gününde düşün ne yaparsın!

Sana güvenerek çıkmadım yola... Rabbime tevekkül ettim de düştüm hicret yoluna... Ben istiyorsam, bil ki, Rabbim’dir isteyen… O anda beni karşında görsen de... Aslında isteyen kim bak, dinle, şimdi Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ı: Resulullah aleyhisselatu vesselam buyurdular ki:

“Kıyamet günü Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyuracak: «Ey Âdemoğlu! Ben hasta oldum, beni ziyaret etmedin!”

AÇLIK VE YOKLUK

Kul diyecek: «Ey Rabbim! Sen Rabbül-Âlemîn iken ben seni nasıl ziyaret ederim?”

Rab Teâlâ diyecek: «Bilmedin mi, falan kulum hastaydı. Fakat sen onu ziyaret etmedin. Eğer onu ziyaret etseydin, beni yanında bulacaktın!»

Rab Teâlâ diyecek: «Ey Âdemoğlu! Ben senden yiyecek istedim, ama sen beni doyurmadın.»

Kul diyecek: «Ey Rabbim! Ben seni nasıl doyururum? Sen ki Âlemlerin Rabbisin?

Rab Teâlâ buyuracak: «Benim falan kulum senden yiyecek istedi. Sen onu doyurmadın. Bilmez misin ki, eğer sen ona yiyecek verseydin, beni onun yanında bulacaktın…»” (Müslim, Birr, 43)

Ben de şimdi geldim kapına... Açlık ve yokluk içindeyim. Uzatırsan elini bana, bulursun Âlemlerin Rabbi’ni yanımda...

Kaynak: Ayşegül Balta, Şebnem Dergisi, Ağustos 2015, 126. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.