Ben Haklıyım Hastalığı

Daima her konuda kendinizi haklı görüyorsanız dikkat edin. Çünkü sizde de etkisini gösteriyor demektir. İşte kendimizi korumamız ve ona karşı dikkat etmemiz gereken şey...

Birçok insan; dünya nimetlerinden istifâde husûsunda, kendinden emin imiş gibi davranır ve dikkati elden bırakır, böylece gafil avlanır. Hâlbuki, nefis mevzubahis olduğunda, kendine güvenmek doğru bir adım değildir.

Unutulmamalıdır ki;

İnsan kendisi hakkında enfüsîdir / subjektiftir. Hiçbir hâkim, ne kadar bilgili olursa olsun, kendi kendisini muhakeme edemez. Onu bir başka hâkim muhakeme eder.

Daima Kendini Haklı Görür

Çünkü insan dâimâ kendisini haklı görür. En suçlu insanlar bile kendileri hakkında hüküm verirken en mâsum ve olumlu şeyleri söylerler. Çünkü arada nefs vardır.

Doktorlar bile hastalanınca başka bir doktorun tedavisi altına girerler. Çünkü bir insan kendi hastalığını tam olarak teşhis edemez. Kararında hata edebilir.

Bu sebeple;

Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, nefse bir an dahî güvenmemek husûsunda bize şu niyâzı öğretmiştir:

“Beni göz açıp kapayıncaya kadar, hattâ ondan daha az bir zaman bile nefsimle baş başa bırakma!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 110)

Aldanmayacağına güvenerek, dikkati elden bırakan ve bu rahatlık yüzünden gaflete düşenlerin âkıbetini ise Mevlânâ Hazretleri şu mânidar temsille anlatır:

“Timsah, ağzını açar; dişlerinin arasında, parçaladığı hayvanlardan kalan et kırıntıları vardır. Küçük kuşlar; timsahın dişleri arasındaki et parçalarını görürler, onları yiyerek karınlarını doyurmak için oraya girerler. Ağzı kuşlarla dolan timsah da, birdenbire ağzını kapatır, onları yutuverir!

Sen; ekmekle, yiyecek hoş şeylerle dolu olan dünyayı da, bir timsahın ağzı bil!

Ey yiyecek peşinde koşan, yiyecek için çırpınıp duran kişi; lokma peşinde koşarken zaman timsahından emin olma!” (Mesnevî)

Şeytan, insan yaratıldığından beri insanı ifsâd için gayret etmektedir. Dünyanın türlü fitne ve imtihanları karşısında, mü’min; dâimâ kalbini, zihnini ve amellerini murâkabe altında tutmalıdır.

“Nasıl olsa aldanmam! Nasıl olsa tevbe ederim! Nasıl olsa kurtulurum!” şeklindeki düşünceler, dikkat ve murâkabeyi elden bırakmaya götürür.

Rabbimiz gafletten halâs eylesin.

“İnsanlar uykudadır, öldüklerinde uyanırlar.” hakikati muktezâsınca, ölüm gelmeden evvel ölümün kardeşi olan gaflet uykularından Allah için uyanabilmeyi, Cenâb-ı Hak cümlemize lutf u keremiyle ihsân eylesin. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Ocak, Sayı: 179

 

İslam ve İhsan

İSLAM’DA GURUR VE KİBİR NEDEN YASAKTIR?

İslam’da Gurur ve Kibir Neden Yasaktır?

KİBİR NEDİR? KİBİRLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Kibir Nedir? Kibirle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.