Besmelenin Açıkça Okunması Görüşünde Olmayanlar

Namazda besmelenin sesli okunması veya besmelenin açıkça okunması görüşünde olmayanlar ile ilgili hadisler.

Enes radıyallahu anh dedi ki:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Bekir, Ömer ve Osman radıyallahu anh (namazda) okumaya El Hamdülillahi Rabbil Alemin ile başlarlardı. (Ebû Dâvûd, Salât, 124/782; Buharî, Kitâbu’l-Ezân, b. 88, s. 181, c. 1; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 13, n. 399, s. 299, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İftitâh, b. 7, s. 133. c. 2)

Hadisin Açıklaması

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda kıraata Fatiha ile başlardı. Besmeleyi içinden okurdu. Besmele hakkında ilim adamları ihtilâf ettiler.

  1. Besmele Fatiha’dan bir ayet değildir.

İmâm-ı Azam ve İmâm-ı Mâlik hazretleri bu görüştedirler.

  1. Besmele Fatiha’dan bir ayettir. Diğer sûrelerden değil. Şâfiî ve Ahmed bin Hanbel’in görüşü budur.
  2. Besmele Kur’andan hiç bir sûrenin ayeti değildir. Sadece Neml sûresindeki besmele bu sûreden bir ayettir. İmâm-ı Âzam, İmam Ahmed bin Hanbel ve İmam Mâlik b. Enes hazretlerinin görüşleri böyledir. (Âvn’ül-Ma’bud, c. 1, s. 285)

*

Aişe radıyallahu anh dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaza tekbir ile kraata da Fatiha ile başlardı. Rükû yaptığı zaman başını yukarı dikmez aşağı da eğmezdi. Lâkin ikisi arasında tutardı.

Başını rükûdan kaldırdığı zaman ayak üstü dimdik durana kadar secdeye inmezdi. (Birinci) secdeden başını kaldırdığı zaman da dimdik oturana kadar, ikinci secdede bulunmazdı.

Her iki rekât (sonunda bir et-tehiyyat okur, oturduğu zaman sağ ayağını diker, sol ayağını döşer, şeytanın ökçesinden (şeytan gibi ökçelerine oturmaktan) ve yırtıcı hayvanlar gibi döşemekten nehyeder, namazı selâm ile bitirirdi. (Ebû Dâvûd, Salât, 124/783; Müslim,; İbn-i Mâce, Kitâbu’s-Salât, b. 4, n. 812, s. 267, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Lemyüşhis: Kaldırmazdı.

Lemyusavvib: İndirmezdi.

Akabüşşeytan: Kâdede (şeytan oturuşu gibi) ökçeler üzerine oturmaktır.

Fereşetüs-sebûğ: Yırtıcı hayvanların ayaklarını uzatıp yatmasına denir.

Bu hadis-i şerif Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in namazın rükûnlarında nasıl hareket ettiğini özetleyen hadislerdendir. Rasûl-i Ekrem Efendimiz Ka’de’de otururken, topukları üzerine oturmazdı. Sol ayağını yatırır, onun üzerine oturur, sağ ayağını da dikerdi. Secdede ise ellerini yere kor, yüzünü elleri arasına kor, dirseklerini yere yatırmaz, diz ve yanına yapıştırmazdı.

*

Muhtar bin Fülfül radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Enes bin Mâlik’in şöyle dediğini işittim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana yakında bir sûre indi, buyurdu. Ve (Rahmân ve Rahim olan Allah’ın ismi ile başlarım. Biz sana çok şeyler verdik.) Kevser sûresini sonuna kadar okudu ve:

“Kevser nedir, bilir misiniz?” dedi.

Allah ve Rasûl-i daha iyi bilir dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “O, Rabbimin bana cennette va’dettiği bir nehirdir,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 124/784; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 14, n. 400, s. 300, c. 1; İbn-i Mâce,)

Hadisin Açıklaması

Bu hadis-i şeriften, Besmele Kevser sûresinin birinci ayeti imiş de onun için, sûrenin evvelinde açık olarak okunmuş gibi bir manâ anlaşılırsa da her sûrenin evvelinde Besmele, sûreleri birbirinden ayırmak ve teberrük için okunduğu gibi bu sûrenin evvelinde de böyle okunmuştur.

*

Aişe radıyallahu anha’dan: İfk hadisesini anlattı da dedi ki:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, yüzünden bir örtü açılırcasına (gülümseyerek) oturdu ve: “Şeytandan, bilen ve işiten Allah’a sığınırım,” dedi.

“İftira yapan kimseler sizden bir cemaattir,” ayetini okudu.

Ebû Dâvud şöyle diyor: Bu hadis münkerdir. Bu hadis-i Zührî’den bir cemaat rivâyet etti. Bu şerh üzerine bu kelâmı zikretmediler.

İstianenin Humeyd’in sözü olmasından korkarım. (Ebû Dâvûd, Salât, 124/785)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İMAMA UYANIN HALLERİ

İmama Uyanın Halleri

NAMAZDA YAPILMASI MEKRUH OLAN DAVRANIŞLAR

Namazda Yapılması Mekruh Olan Davranışlar

NAMAZDA MEKRUH OLAN ŞEYLER

Namazda Mekruh Olan Şeyler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.