Bey' Ne Demek? Kısaca Anlamı Nedir?

Bey' ne demek? Bey' akdi nedir?

İki veya daha fazla taraflı akitlerden olan bey', genel olarak ticarî muameleyi, özel olarak da satım akdini ifade etmekte olup, Türkçe'de alışveriş şeklinde ifade edilir. Çoğulu buyû'dur. Bey' akdi, Arapça'da şirâ kelimesi ile de ifade edilmektedir.

Kur'ân-ı Kerim'de bey' teknik bir terim ve hukukî işlem olmaktan çok, bütün ticarî işlemleri kapsayabilen genel bir anlama sahiptir. Kur'ân, dünya hayatının geçici değerlerini, maddî ve ticarî kazancı tek ölçü ve gaye edinen dar ve kısa görüşlü kimseleri uyarmak ve onlara gerçek kazancı göstermek için bey' tabirini kullanmıştır. Bunun yanında, alışverişin dinî ve ahlâkî temellerini belirleyen, ahde vefa, sözde durma, adalet, akitlere bağlılık, ölçü ve tartıda hile yapmamak, haksızlık etmemek, Kur'ân'da bir emir olarak yer almıştır.

Hz. Peygamber'in hadislerinde alışveriş, ayrıntılı bir şekilde yer almış olup, insanlığın ilk devirlerinden beri var olan ticarî işlemleri, olması gereken aslî tabiatına ve sağlıklı işleyişine kavuşturmak amacıyla, daha çok hukukî hükümler üzerine olmuştur. Hadislerde, aldatma, haksızlık ve sömürüye yol açan alışveriş çeşitleri tek tek yasaklanmış, alışveriş faizli işlemlerden arındırılmış, alışveriş için gerekli temel şart ve hükümler vaz edilmiştir.

Ticarî işlemlerin en yaygını olan bey', mülkiyeti nakleden, bağlayıcı, iki taraflı, tam bir akittir. Tarafların rızalarına delalet eden irade beyanı ile kurulur. Bedelleri açısından alışveriş; satım akdi, sarf, mukâyaza (trampa) ve selem şeklinde dörde ayrılır. Mala karşılık para ödeme şeklinde yapılan alışverişe, satım akdi veya bey' denir. Satılan malın bedeli peşin olarak ödenebileceği gibi, vadeli veya taksitli de olabilir. Ancak bu durumda, taksit şekillerinin ve vadenin taraflarca bilinmesi gerekir.

Satılan malın mevcut, teslimi mümkün, belirli ve bilinebilir olması gerekir. Bu nedenle, akit esnasında ortada bulunmayıp ileride meydana gelmesi muhtemel olan malların satışı caiz görülmemiştir.

Alışverişte taraflar, akdin gerçekleşmesini bazı şartlara bağlayabilir, belli bir süre muhayyerlik isteyebilirler. Satılan malda, değerini düşürecek ölçüde bir ayıbın olduğunun ortaya çıkması halinde, alıcının malı iade hakkı vardır. (bk. Muhayyerlik)

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.